Geçtiğimiz günlerde Akdeniz açıklarında 700 mülteci boğularak hayatını kaybetti. Birleşmiş Milletler insani raporlarında sıklıkla belirtilen “insani yaklaşım” defalarca olduğu gibi bu sefer de sınıfta kaldı.  Her mülteciye “Ukraynalı mülteciler gibi davranın.” ifadesi ise en dikkat çekici olanıydı. Muamelede seçiciliğin bir tavır haline gelmesi ve uyarılma ihtiyacı duyulacak kadar yaygınlaşması ise oldukça büyük bir trajedi...

Bu yazdıklarımla oryantalist bir bakış açısı sunup zaten alevlenen kimlik siyasetine bir odun da ben atmak istemiyorum ancak son yıllarda dünya genelindeki seçim sonuçlarını Batı uygarlığının oturup daha iyi okuması gerekmektedir. Avrasyacılığın yükselişi ve Avrupa’nın ideolojisi olan liberalizmin adeta erimesi bir tesadüf değildir.

Belki resmi anlamda bir emperyalizmden bahsedemesek de günümüzde merkez ülkeler ve çevre ülkeler ayrımı vardır. Çevre daha çok hammadde satandır ve merkez ülke sanayileşen ülkedir, para merkezde toplanır. Bu sayede çevre merkeze bağımlı hale gelir ve her ihtiyacını karşıladığında bir sonraki ihtiyacını yaratmış bulunur. Evet, ülkeler hukuken egemen ve eşitlerdir ancak gerçekte bu eşitlikten ne kadar bahsedebiliriz?Aynı şekilde çevre ülkelerin vatandaşları sıklıkla merkez ülkelere göç ederler. Herkes daha da merkezin arayışı içerisindedir. Bu küreselleşmenin doğal bir sonucudur, kimseyi bu yüzden suçlu ilan edemeyiz.

Bizler sıklıkla egemen eşitlikten bahsederken bir bölgedeki hakim zihniyetin böylesine basit ayrımlara dayandığını görmek gerçekten çok üzücü. Ukrayna’daki savaş ilk çıktığında da Afganistan referans gösterilerek medeni-medeniyetsiz ayrımı yapılmıştı. Sahi merak ediyorum bu ayrımı yapanlar hangi medeniyet kıstasına baktınız? Kafanızda kurduğunuz illüzyonlara inanmaya devam edin, elinizde kocaman hayal kırıklıkları kalacak. Dünyada medeni yahut medeniyetsiz ulus yoktur. Burjuvalaşabilmiş ve burjuvalaşamamış uluslar vardır. Saçınızın rengi kırsal kültürü taşıdığınız gerçeğini değiştirmez. Ölen ve zulme uğrayan insanlardan bahsediyorsak saçının, gözünün, teninin renginin ne önemi olabilir? Henüz 2000 doğumlu bir yazar olarak evet, bu; benim bu çağa en büyük kırgınlığımdır...