Kahvehaneler, erkeklerin mahsus mahalidir. Küçük yerleşim birimlerinde genellikle merkezde bir veya birkaç tane mutlaka bulunur; yani kamusal alanın en stratejik (!) yerini erkekler zapt etmişlerdir. Sadece kahvehaneler değil, eğlence merkezleri, diğer sosyal alanlar da kadınlara genellikle kapalıdır.

Eril dilin hakim olduğu kahvehanelerde taş seslerine karışan sinkaflı küfürler, kurulan şehvetli cümleler, mekanın sahiplerinin ne kadar kaba bir dünyaya sahip olduklarını gösterir. Ve bu mekanın önünden kadınların rahatça geçip gitmeleri epeyce zordur. Bu stratejik (!) mevkiye gelindiğinde adımlarını hemen hızlandıran kadınlar bir rüzgar gibi geçerler. Çünkü, adın kahvehanede konuşulmaya görsün… Adın çıkar. Adın çıkacağına canın çıksın.

Kadınlar, asırlardır bir kale gibi korunan meydanlara gözünü dikmiş durumda şimdi.

Yer İzmir'in Güzelbahçe İlçesi'ne bağlı Yelki Köyü… Yelki, denize çok yakın konumu nedeniyle rantın da yüksek olduğu bir köy. Anadolu'nun içlerinden Ege'ye akan nüfusun patlattığı talep artışı ve daha çok rant düşüncesiyle bereketli ovalarda birer birer apartmanlar yükseliyor. Çok kısa bir sürede 7-8 tane AVM yapılıyor. Kadın duyarlılığı, kendilerinin, çocuklarının geleceğinin çalındığını görüyor ve harekete geçiyor. 'Betonlaşmaya inat üretim' sloganını sahipleniyorlar; üretici pazarı açarak el emeği ürünlerini satışa çıkarıyorlar. Sonuç başarılı olunca da 'görünmeyen kadın emeğini görünür kılmak' üzere bir araya gelen 7 kadın, S.S Yelki Girişimci Kadınlar Üretimi ve İşletme Kooperatifi'ni kuruyor.

Villaların duvar diplerinde, apartman gölgelerinde domates, biber, bamya, börülce, kabak, susam, bakla, karakılçık buğdayı, lavanta vs yetiştiriliyor. Keşkek, tarhana, erişte gibi ürünler de yine kadın emeği olarak piyasaya sunuluyor. Ata tohumu kullanıldığından ürünler havada kapılıyor adeta. Sırf geçen yıl 2 ton incir ihracatı gerçekleştiriliyor. Kimin, nerede, ne kadar ürün yetiştireceği konusu son derece planlı bir çalışma sonucunda gerçekleştiriliyor. İyi gelir elde edilince, bir de geçen yıl pandemi yaşanınca, asıl zenginliğin temiz bir toprak, su, atalık tohum olduğu anlaşılıyor. Kooperatif Başkanı Eda Filiz Yaşoğlu'nun şu cümlesi bir Kızılderili atasözünü hatırlatacak cinsten:

'Pandemide kimse pırlanta peşinde koşmadı'.

Kooperatifte sadece üretim yok; kadınları sosyal ve kültürel yönden geliştirecek etkinlikler de yapılıyor. Akıllı telefon, internet, sosyal medya ve İngilizce kursları, yurtdışı gezileri, yemek yarışmaları, hasat şenlikleri, resim atölyeleri, kadın zeybek grubu… Motosikletler alınıyor, köy evlerinin önüne arabalar park ediliyor. Her adım, kadınları daha çok özgürleştiriyor ve kendine daha çok güvenli hale getiriyor.

Şimdi sıkı durun; kadınlar bu köyde inanılmaz bir şeyi daha başarıyorlar.

7-8 köy evini kafeye dönüştürdüler, köy kahvesinde tavla oynamaya başladılar ve 'bu köyün meydanında biz de varız' dediler.

Yelki Girişimci Kadınlar Üretimi ve İşletme Kooperatifi'nin şimdi yeni bir hedefi var. Sadece erkekler tarafından kullanılabilecek bir tarımsal araç olarak görülen traktörü sürmeyi öğrenmek ve siparişi verilen mor renkli traktörle köy kahvesinin önünden geçmek…