Önceki yazımızda, İsveç’in NATO üyeliğinin kesinleşmesinin hemen ardından ABD Savunma Bakanlığı Müsteşarı Celeste Wallander’in,  Montrö Anlaşmasının aşamalı olarak yürürlükten kaldırılması konusunda Türkiye ile birlikte çalışmak istediklerini söylediğini belirtmiş...

Böyle bir durumun Türkiye’nin halen uygulamaya çalıştığı “denge politikasını” tamamen ortadan kaldıracağını, Türkiye-İran ilişkilerinin bozulmasını da beraberinde getireceğini, ülkeyi fiilen kuzeyimizdeki Ukrayna ile güneyimizdeki İsrail’in ABD adına yürüttüğü savaşların “partneri” haline getireceğini sözlerimize eklemiştik...

Son olarak da bu planın ABD’nin dış politikasını belirleyen “düşünce kuruluşlarından” Atlantik Konseyi’nin 15 Aralık 2023 ‘te yayınladığı  “Karadeniz İçin Bir Güvenlik Stratejisi” adlı raporunda daha ayrıntılı bir biçimde ifade edildiğine dikkat çekmiştik.

***

Atlantik Konseyi Raporunda Karadeniz’in bir “NATO Gölü”ne çevrilmesi amacıyla şu eylemlerin adım adım  uygulamaya konulması öneriliyor:

-Karadeniz'in güvenliğine yönelik bir strateji, temelinde NATO'nun yer aldığı daha geniş bir Avrupa güvenlik mimarisinin oluşturulması...

-Karadeniz bölgesinde “Rus yıkıcılığını ve dezenformasyonunu yenmek için” aktif ve koordineli tedbirlerin alınması...

-Ukrayna, Moldova ve Gürcistan'ın NATO, OECD, AB ve Üç Deniz Girişimi üyeliğinin mümkün olduğunca hızlandırılması...

-Bölgedeki Çin etkisini ve yatırımını dışlama çabalarının yoğunlaştırılması...

-Türkiye’nin Ukrayna'ya daha güçlü destek vermesinin sağlanması ve bu amaçla NATO-Türkiye ilişkilerinin yeniden canlandırılması...

-Güvenlik yardımı ve teknoloji transferi yoluyla Ukrayna, Bulgaristan ve Romanya ortak deniz gücünün güçlendirilmesi.

***

Geçtiğimiz günlerde İngiltere’nin Ukrayna’ya hibe ettiği gemilerin Boğazlardan geçme girişimi bu plan uyarınca gündeme getirilmiş, ancak Türkiye Rusya-Ukrayna arasındaki çatışmayı bir savaş olarak nitelediğini, dolayısıyla Montrö Sözleşmesi gereğince bu ortamda savaş gemilerinin Boğazlar yoluyla Karadeniz’e girmesinin mümkün olmadığını belirterek bu girişimi engellemiştir...

Uluslararası bazı yayın organlarında bu gemilerin Karadeniz’e girişine izin verildiği yönünde haberler yayınlanması üzerine Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bir açıklama yaparak şu bilgileri vermiştir:

“Türkiye, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik özel askeri operasyonunu derhal ‘savaş’ olarak tanımlamış ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin 19'uncu maddesi uyarınca savaşan tarafların (Rusya ve Ukrayna) savaş gemilerine Boğazları kapatmıştır. 1936 yılından beri Montrö Sözleşmesi’ni tarafsız bir şekilde ve titizlikle uygulayan Türkiye; Karadeniz’de gerilimin tırmanmasının önlenmesini teminen, bu savaş boyunca da değişmez kararlılığını ve ilkeli tutumunu muhafaza etmektedir. Birleşik Krallık tarafından Ukrayna’ya hibe edilen mayın avlama gemilerinin, savaş devam ettiği müddetçe Türk Boğazlarından Karadeniz’e geçişlerine izin verilmeyeceği, ilgili müttefiklerimize bildirilmiştir.”

***

Bu gelişmeler üzerine eski NATO Avrupa Yüksek Askeri Komutanı James Stavridis bir açıklama yaparak Türkiye’yi “Montrö Sözleşmesi’ni kötüye kullanmak”la suçlamış  ve “Bir NATO müttefiki olarak Türkiye, rotasını tersine çevirmeli ve bu gemilerin geçişine izin vermelidir.” demiştir...

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da bu tartışmaya katılarak Türkiye'nin Montrö Sözleşmesi'nin hükümlerini kesin bir şekilde uygulamasını desteklediğini belirtmiş, ABD'nin sözleşmeyi değiştirme çabalarının başarılı olamayacağını ifade etmiştir.

***

Bütün bunlar, önümüzdeki günlerde Atlantik Konseyi Raporunda önerilen politikaların hayata geçirilmesi için Türkiye üzerindeki baskıların artacağını göstermektedir...

Bu gelişmelerin hemen ardından uzun süredir yurtdışı seyahatlerine çıkmayan Rusya Devlet Başkanı Putin’in çeşitli nedenlerle birkaç kez ertelenen Türkiye ziyareti için düğmeye basması ve 12 Şubat’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşme üzere Türkiye’ye geleceğini açıklaması herhalde tesadüf değildir...

Bu görüşme, sözünü ettiğimiz konjonktürde çok önemlidir; çünkü Türkiye’nin önümüzdeki dönemde izleyeceği politika, bu görüşmenin sonuçlarından önemli ölçüde etkilenecektir.