MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, şaşırtmaya devam ediyor. Kapatılmasını, hazine yardımının kesilmesini istediği DEM’liler ile geçen yıl yasama yılı açılışında tokalaşan ardından Öcalan’ı meclis kürsüsünde konuşmaya davet ederek herkesi dumura uğratan Bahçeli, bu yıl da Alevilerle ilgili ilginç mesajlar veriyor.
Bildiğiniz gibi geçen hafta Hacıbektaş’ta, Bahçeli’nin, MHP çizgisindeki Horasan Erenleri Dernekleri Federasyonu’na hibe ettiği arsa üzerinde cemevi, dergah, külliye olarak tasarlanan yapının ilk etabı açılmıştı. Bahçeli, bu hafta da TBMM’deki grup toplantısında Alevilerle ilgili bazı açıklamalarda bulundu. Bahçeli’nin Alevi açılımı şeklinde de yorumlanan konuşmada, Bahçeli, “Cami ne kadar bizimse, cemevi de bizimdir. Cemevinin ibadethane olarak tescili hususunda atılgan olmak gerekmektedir. Engelleri birer birer kaldıracak irade cesaretini sergilemek gerekmektedir. Alevi-İslam inancına mensup kardeşlerimizin cemevini ibadethane olarak görmelerine anlayış ve saygı duymak lazımdır. Alevi İslam inancına mensup kardeşlerimiz bizim canımız can beraberimizdir” dedi.
Aslında Bahçeli’nin ve MHP’nin Alevilere açılımı çok gerilere gidiyor. Erciyes’te düzenlenen Zafer kurultaylarında Alevi deyişleri ve semah gösterilerine yer verildiği unutulmamalıdır. Ayrıca “cami de bizim, cemevi de bizim” söylemini daha önce de dillendirmişti ancak cemevinin ibadethane olarak tanımlanmasına ilişkin tutumu bu kez daha net ifadeler barındırması bakımından farklılık arz ediyor.
Sözlerinde öne çıkan bir boyut var ki çok önemli. O da dahil olduğu ittifakın büyük ortağı AKP ile cemevlerinin inanç bakımından konumu bakımından ayrışması… AKP bildiğiniz üzere Kültür Bakanlığı’na bağlı Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı oluşturmuştu. Bu yapılanma AKP’nin Aleviliğe bakış açısını da ortaya koymaktaydı. Çünkü, bir inanç olarak kabul etmediği Aleviliği, folklorik bir unsur, kültürel faaliyet gibi ele alıyordu ve bu haliyle zaten Alevilik ret ve inkar ediliyordu.
Adına Alevi açılımı denilen çalıştaylar serisi de Alevilerin sorunlarını çözmekten ziyade bir aldatmacadan ibaretti. Nitekim, toplumun farklı kesimleriyle toplanıp toplanıp dağılınılıyor; yapılan iş sadece Aleviliği konuşmaktan ibaret kalıyor, hiçbir somut adım atılmıyordu. Çünkü AKP’nin mezhepçi fıtratı, Aleviliği bir inanç, cemevlerini de ibadethane olarak tanımlamaya imkan vermiyordu.
Bahçeli son açıklamasıyla ortağıyla farklı düşündüğünü göstermiş oldu. “Alevi-İslam inancına mensup kardeşlerimizin cemevini ibadethane olarak görmelerine anlayış ve saygı duymak lazımdır. Cemevinin ibadethane olarak tescili hususunda atılgan olmak gerekmektedir.” diyerek partisinin cemevini ibadethane kabul ettiğini ortaya koydu. Bu, temel bir ayrılık...
Ancak aynı Bahçeli, Aleviliğe yönelik gelenekselleşmiş bir bakış açısını da yansıtıyor. “Gönül rahatlığıyla, vicdan huzuruyla, dahası samimiyetle diyorum ki, hem Alevi’yiz, hem Sünni; hepsinden evveli de Müslüman Türk milletiyiz” diyor ki, bu da 1980’den sonra ideolojik çerçevesi MHP’li Aydınlar Ocağı tarafından belirlenen Türk-İslam sentezi stratejileri içerisinde Aleviliği şekillendirme çabasının devamı niteliğini taşıyor.
Peki, Bahçeli, AKP’nin damarına da basacak şekilde neden cemevlerinin ibadethane olarak tescilini istemektedir?
Bu çıkış, samimiyetten uzak, AKP tarafından gerçekleştirilmeyeceği bilindiği halde sırf siyasal bir güç elde etmeye dönük hamledir. Yeni anayasa sürecine Alevileri de dahil etme taktiği olduğu kadar Alevilerle CHP arasındaki mesafeyi açma niyeti de taşımaktadır.
Ama Devlet Bahçeli’ye bu sözleri söyleten yeni sayılabilecek bir gelişme var; o da sekülerlik, Cumhuriyetçilik kavramları üzerinden İyi Parti’nin özellikle Türkmen Alevilerle geliştirdiği ilişkiler ve gerçekleştirdiği örgütlenme olsa gerek…