İçerisinde yaklaşık on beş kişinin kaldığı yurtlara yurt demek için şüphesiz en az kırk şahit gerekmektedir. Yurtlar hakkında yapılan haberlere eminim sıklıkla denk geliyorsunuzdur. Şimdi aslında bu konuya nasıl daha fazla dikkat çekebiliriz gerçekten bilmiyorum. Siz biliyorsunuz, ben biliyorum, yetkililer biliyor ancak çözümsüzlükle taçlandırıyoruz...

Boğaziçi Üniversitesi’nin yurtları bugünlerde gündemden hiç düşmeyen, trajikomik bir hal aldı. Gençler bu kadar kişinin bir yerde kalamayacağını şakayla karışık bir dille sıklıkla vurguladılar. Ne yapalım efendim, akıl sağlığımızı her şeyin dalgasını geçerek korur olduk. Yine de bir gün şaka yapmayı bırakacağız.

Daha demin inanın nasıl daha fazla dikkat çekilir bilmiyorum, derken aslında aklıma gelen şey bu gençlerin ne kadar kıymetli olduğunu anlatmaya çalışmanın absürtlüğü oldu... Elbette kıymetliler, yani bu tartışılmaz bir gerçek. Her ülke varlığını gençleri ve çocuklarıyla korur. Yani bunu kavramak için de alim olmaya da gerek yok...

Üstelik işin kötü tarafı ise bu on beş kişilik yurtlar herkese çıkmıyor. Tam anlamıyla bir dram söz konusu. Yıllardır gençler en güzel üniversiteleri kazanıp konut sıkıntısı çekiyorlar. Evlere yerleşmek isteseler kiralar malum, üstelik halen öğrenciye ev kiralamak istemeyen bir zihniyetle savaşıyoruz. Yahut işin kötü tarafı savaştığımızı sanıyoruz ancak bu zihniyete dur demeyi halen bilmiyoruz, bilmedikçe kaybediyoruz...

Bu konuda eğer devlet hemen yurt tahsis edemiyorsa özel yurtlarla anlaşmalıdır. En azından yarısına destek olmalı ve öğrencilerin sıkıntıları giderilmelidir. Sonuçta kimse altın varaklı yurtlar yapmanızı talep etmiyor.

Konu aslında her anlamıyla bir güvenlik meselesi. 15 Temmuz bunun en büyük kanıtıdır. Devlet kendi çocuklarına sahip çıkmalıdır ki tarikatlar veya herhangi bir illegal yapılanma bu açıktan yararlanamasın. Bugün evet bahsi geçen terör yapılanması temizlenmiş olabilir ancak yarın başka bir grubun aynısını yapmayacağının bir garantisi var mı?

Bu tip yapılanmaların beslendiği yegane şey ise düşük gelir gruplarının mağduriyetleridir. Bu yüzden güvenlik söz konusuysa vatandaşın mağduriyetini ilk ve öncül olarak sezmesi gereken devlettir. Yoksa yarın hangi kötü niyetlinin peydahlanacağı muammadan ibaret. Ancak bence adlarının bir önemi yok, lacivertin aynı tonundan bahsediyoruz. Temel ihtiyaçlar konusunda en ufak bir taviz verilirse potansiyel suçlular yaratılmış olur.

Bu sebepten açık bir mektuptur: Çocuklarımızın akıllarını karıştıracak herhangi bir yapıyla muhattap olmalarının önüne geçin, geleceğe rasyonel bakan her sorumlu devletin yapması gereken de bunun ta kendisidir.