Sezona çok iddialı başlayan güçlü ve geniş kadrosuyla dikkat çeken ve son 4 haftadır aldığı sonuçlarla zirvedeki yerini sağlamlaştırmak isteyen Ümraniye karşısında doğrusunu söylemek gerekirse Gençlerbirliği'nin şansı pek de yüksek değildi.

Ama asli görevleri olan oyunu güzelleştirmek, doğru karar vermek ve adaleti sağlamak olan hakemlerin, oyunu kaderini değiştirmek gibi bir misyon üstlenmelerine de hiç gerek yoktur. Hele maddi zorluklar yüzünden oldukça sıkıntılı bir dönemde olan ve adeta bir ayakta kalma mücadelesi veren takımların haklarını yeme pahasına güçlünün yanında olmak hiç de etik bir davranış değildir.

Hafta içinde sevgili meslekdaşım Metiner Erdem çok güzel bir yorum- haber paylaşmıştı… 'MHK, Gençlerbirliği'nin sabrını test ediyor' başlıklı yazıda Antalya bölgesinden bu yıl 1.ligde görev almaya başlayan Ömer Faruk Turtay; 11.hafta da Eryaman'da yönettiği ve Gençlerin İstanbulspor'a 2-0 yenildiği maçta Barış Alıcı'nın gole giderken düşürülmesine kırmızı kart yerine sarı ile cezalandırılması maçın gidiş seyrini değiştirdiği gerekçesiyle çok eleştirilmiş hatta 45 gün görev de almamıştı.

Aynı hakemin cezasının bittiği geçen haftanın hemen ardından yine Gençlerbirliği'nin bir İstanbul takımıyla mücadelesinde görevlendirilmesi doğrusu MHK açısından çok tartışılır bir karar…

Hakem Ömer Faruk Turtay yönetimiyle, yine kırmızı -karalıların moral motivasyonunu yerle bir eden bir kararla penaltı noktasını göstererek gündemin bir ilk sırasına yerleşmeyi başardı.

Daha 9.dakikada Onur ceza alanına girdiğinde, arkasından gelen Gökhan Gül'ün yakınlaştığı anda kendisini artistik bir hareketle yere attı. Hakem de bu futbolcu durup dururken bu şiddetle düşüşe 'mutlaka bir müdahale neden oldu' hükmüne, Gençlerli futbolcuların tüm itirazlarına rağmen varması garip bir karardı. 25 yaşında bir hakemin yükseldiği kategorideki ilk yılına bakılınca tecrübe kazanması için mutlaka görev verilmesi elbette yerinde bir karar ancak kendisine gelen 45 günlük cezanın nedeni olan takımın maçına verilme ısrarı da anlaşılır bir şey değil.

Sadece bununla yetinmedi tabi ki özellikle ilk yarıdaki tüm tercih haklarını ev sahibi takımın lehine kullandı. Sandro Lima'ya karşı bulduğu her fırsatta sert bir şekilde durdurma girişimlerine hep sessiz kaldı. Hatta bu maçı tüm gaddarlığıyla sarı kart görmeden nasıl tamamladığını anlayamadığımız Glumac'ın Lima'nın kendisine yaptığı bir faulünü kendisi cezalandırma cesaretine bile göz yumdu.

Tüm bunlara karşın Metin Diyadin, hem kendisinin hem de takımının hakemin olumsuz kararlarından etkilenmemesini ve dolayısıyla da oyundan düşmemesi için elinden geleni yaptı. 2.yarıda da yaptığı değişikliklerle takımın hücum gücünü yükselterek gol arayışlarını artırdı. Nitekim hastalığını yeni atlatan Eleke, oyuna girdikten sonra Sandro Lima'ya yaptığı ilk asistle takımın mücadele şevkini arttırarak beraberlik için daha fazla efor sarf etmesine neden oldu.

Bakmayın maçın skorunun 3-1 olmasına… Aslında şans yanında olsaydı, hakeme rağmen Gençlerbirliği'nin İstanbul deplasmanından 1 puanla dönmesi işten bile değildi. 3.gol de zaten Başkent ekibinin beraberlik için tüm hatlarıyla yüklendiği uzatma dakikalarında geldi.

Bu haksız ve şanssız yenilgiye rağmen Gençlerbirliği, 1.ligin ilk yarısını 8 galibiyet ve 2 beraberlikle elde edilen 26 puanla kapadı.

Bunda çok geç kurulan ve kısıtlı kadroya bakıldığında başkan ve yönetimin de tam desteğini arkasına alan Teknik Direktör Metin Diyadin ile ekibinin çok büyük emeği var. Genç ve yetenekli futbolcularına güvenerek şans verip, yavaş yavaş takıma monte eden Diyadin hoca maalesef yoluna yine bu ekiple devam etme zorunda.

Çünkü Gençlerbirliği'nin transfer tahtası kapalı durumda… 12 Ocak'ta başlayıp 8 Şubat'ta sona erecek ara transfer döneminde çok ihtiyaç duyulan bazı mevkilere takviye yapılamayacak. Çünkü şimdilik 35 milyon TL'lik borcun mutlaka ödenmesi gerekiyor. Hatta o döneme kadar artması da bekleniyor.

Aslında bu takıma ara transferde teknik yönetimin istediği transferler yapılırsa, play-off'a kalması işten bile değil. Ama kulübün bugüne kadar gelmesinde maddi olarak büyük katkı veren Niyazi Akdaş başkanın mutlaka destek görmesi gerekir. Tek başına bu kadar yükün altından kalkması oldukça güç…

Ankaralı büyük firmaların ve iş insanlarının Cumhuriyetle yaşıt bu güzide kulübümüze sahip çıkmaları gerekmektedir.