Ve grubumuzdaki son maçta gördük ki bizim çocukların hepsi cengâver…

Önce bir konumumuza baktık, kendimizi şöyle bir tarttık… Bulgaristan maçıyla birlikte ikinciliğimizi garantiye aldık, grup 1’incisi olmak için de dünyanın en iyi takımını hem de kendi sahalarında 7 farkla yenmemiz gerekiyor… Bu biraz da mucizenin de ötesi bir durum. Bir kere Kaptan Hakan Çalhanoğlu, Kerem Aktürkoğlu, Abdülkerim Bardakçı, Kaan Ayhan, Aral Şimşir sakat, İsmail Yüksek ise kart cezalısı… Kadroya takviye için Ahmet Kutucu ile Ümit Milli takımımızdan İsak Vural ve Yusuf Akçiçek ile takviye yapıldı.

Mart 2026’da, 24 yıl sonra finallere katılabilmemiz için çok önemli 2 aşamalı play-off maçlarımız var. Montella akıllıca hareketle ceza sınırındaki 3 futbolcumuz Arda Güler, Kenan Yıldız ve Oğuz Aydın’ı kenarda yanında tutarak korudu. Amaç Mart 2026’da play-off maçlarına sıfırlanmış olarak gitmek.

Yani İspanya karşısına artık kemikleşmiş hale gelen kadrodan tam 8 futbolcu olmadan çıktık. 5-4-1 ile sahaya dizildik, amaç dünya 1 numarasını durdurmak için bizim deyimimizle “Çanakkale geçilmez”, Mourinho’nun söylemiyle de kale önüne “otobüs çekmek” taktiğini benimsedik. 4.dakikada Olmo’nun şans golüyle de geriye düşünce inanılmaz baskı yedik, sahamızdan sadece bir kez çıkabildik onunla da Deniz Gül’ün zekâ ürünü golüyle de soyunma odasına girebildik ama bir de bize sorun… Adeta istatistikleri altüst ettik, oyunda rakibin yüzde 80’lik üstünlüğü, şutlarda ise 5’i isabetli 15 şutuna karşın 2’si isabetli sadece 3 vuruşumuz vardı. Koca 45 dakikada rakip ceza alanına sadece 4 kez gidebildik. Buna karşın İspanya ceza alanımıza 23 kez girerek adeta cirit attı. Peki bu devrede bizi oyunda tutan neydi? Tam 514 gün (22 Haziran 2024’te Portekiz maçı) sonra kaleyi devralan Altay Bayındır’ın sadece ilk yarıda yaptığı 4 müthiş kurtarıştı.

İkinci yarıda ise bambaşka bir milli takım vardı sahada… Bu kez rakibini presle boğan, pozisyon üzerine pozisyon kaçıran bizim çocuklardı. İspanya teknik direktörünün kendi sahasında ilk golü yemesini içine sindirememesi yüzünden forveti 4’leyip, orta alanı 2 kişiye bırakmasını çok iyi değerlendirdik. Maç istatistiklerini düzelttik, Salih’in füzesiyle öne geçtik. 20 yaşındaki Deniz Gül’ün ilk 11 şansını üstün fiziki gücü ve futbol zekasıyla “Aradığınız 9 numara benim” diye haykırışına tanık olduk, Barış Alper’in futbol iştahının artmasıyla ve İrfan Can’ın şansızlık yüzünden gole dönüşmeyen güzel vuruşlar yüzünden İspanya’ya haddini bildirirdik ama olmadı.

Evet bizim çocuklar hepsi cengâver derken haksız olmadığımızı bize gösterdiler. Aralarında elbette sivrilen isimler vardı. Onları da belirtmezsek biz haksızlık etmiş oluruz. Kaleci Altay, Kaptan Merih, Deniz Gül, Orkun Kökçü, Salih Özcan, Ferdi Kadıoğlu ve tabi ki Barış Alper Yılmaz. Selam olsun oynayan, kenarda tutulan, sakatlanan, cezalı duruma düşen bizim çocuklara; ulus olarak çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde yüzümüzü güldürdüğünüz için hepinizin gözlerinden öperiz.

Salı günü play-off’taki ilk rakibimizin belirleneceği kurayı da iple çekiyoruz. Kim mi? Romanya, İsveç, K.İrlanda veya K.Makedonya’dan biri… Kim çıkarsa çıksın bizim çocuklar için fark etmez.