Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş'in suikast sonucu öldürülmesinin ülkücü harekette bir kırılma yarattığı anlaşılıyor. Cinayet kadar, bu suikastın uyuşturucu çetesine havale edilmesi, saldırıyla ilgili MHP'nin günler süren sessizliğinin, kınama ve taziye açıklamasından kaçınmasının ülkücü camiada bıraktığı travmatik etki, MHP'nin ve hatta Cumhur İttifakı'nın kaderini etkileyecek kadar derin.

Ülkücü camiadaki sarsılma/gerilim olayın duyulduğu andan itibaren başladı, binlerce insanın cenaze törenine katılması, Türkiye'nin pek çok yerinde mevlit okutulup lokma döktürülmesiyle devam etti.

Sinan Ateş'i efsaneleştiren paylaşımlar binlerce etkileşim alırken ülkücüler bir de kampanya başlattılar. 'Dava Sinan Ateş ile toprağa gömülmüştür, davanız sizin olsun' notu ile MHP'yi protesto edenler, bıyıklarını kestikleri anları videoya alarak sosyal medya hesaplarında paylaştılar.

Ülkücüler, bıyığı ideolojilerinin olmazsa olmaz sembolü olarak gördükleri gibi erkekliğin ve gücün ifadesi olarak da kodluyorlar. Zaten geleneksel kültürde de bıyık, erkekliğin şanı sayılıyor. Devlet Bahçeli, ülkücülerle ilgili kamuoyunda var olan negatif algıyı düzeltmek adına seçildiğinde bıyık ve beyaz çorap yasağı getirmişti ama tabanı bıyığından pek de vazgeçmemişti. Dolayısıyla parti yönetimini ve bu suikastta ismi geçen isimlere yönelik himayeyi protesto etmeyi amaçlayan, bir yol ayrımına gelindiğini de gösteren bıyık kesme eylemini not etmek gerekiyor ki, kamuoyuna yansıyan bilgilere göre son 10 gün içerisinde 130 binin üzerinde partili MHP'yi terk etmiş.

Sinan Ateş'in Atatürkçü eğilimleri ve Devlet Bahçeli sonrasının potansiyel genel başkan adayları arasında yeraldığı özellikle vurgulanıyor. Cinayetin ortaya çıkardığı tepkilere bakılırsa, tabanda mutlaka dikkate alınması gereken bir güç tahkimini gerçekleştirdiği de belli. Türkiye'yi bir uçtan diğer uca gezip dolaşıyor, daha çok sokak hareketleriyle özdeş, şiddete meyyal gençlere mutlaka iyi eğitim almaları gerektiği telkinlerinde bulunuyor ve seküler Türk milliyetçisi profili çiziyor. Bu durumda Sinan Ateş cinayetinin ideolojik bir ayrışmaya tekabül edip etmediği sorulabilir ki bunun yanıtı henüz net değil.

Siyasetin seyrini dahi belirleyecek suikast ile milliyetçi hareket arasındaki etkilenme konusunda iki şey söylenebilir; ya Sinan Ateş, ölümüyle ülkücü camiayı tahminlerin ötesinde sarsarak yeni arayışları ve yönelimleri tetikledi ya da milliyetçi hareket içindeki sorunlar bu cinayetle su yüzüne çıktı. Her iki durum için de hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı açık ve artık 'Sinan Ateş'ten sonra' diye başlayan bir tarih yazılacak. Nitekim, MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in danışmanlığını yapan ve bir süre önce MHP'den ayrılarak CHP'ye katılan Alaattin Aldemir, 'Bu travma hayra sebep olacak. Ülkücü hareket de burada özgürleşecek. Türk milliyetçileri de özgürleşecek' diyor. Ocaktan yetişmiş pek çok ülkücü de MHP yönetimi için 'yerlerinde oturamayacaklar' yorumunu yapıyor.

12 Eylül öncesinde soğuk savaş konseptlerinin aparatı haline gelen, sıcak ideolojik çatışmalar yaşayıp çeşitli badireler atlatan, cezaevinde kalan 'Medrese-i Yusufiye' kuşağının iç çatışma ve şiddet konusunda tavır geliştirdiğini gözlemlemek mümkün. MHP avukatlarından Mehmet Saral'ın, kardeşi öldürülmüş Şevket Bülent Yahnici'nin 'huzur istiyoruz' beyanları bir kuşağın bıkkınlığının işaretleri sayılabilir. Çünkü hepsi de bir gün bir yerde kendisinin veya bir başkasının, 'ülküdaşları'nın şiddetine uğrama olasılığını güçlü görüyor.

Aldemir, 'Türk milliyetçileri özgürleşecek' derken, kendilerini 'demokrat ülkücüler' olarak tanımlayan gruplar çıkmış iken, katı bir hiyerarşi üreten 'lider-teşkilat-doktrin' üçlemesinin tartışmaya ne kadar açılacağı ve mesafe alıp almayacağı şüphelidir. MHP'nin genetik kodları itibariyle bunun imkansıza yakın olduğu söylenebilirse de bu tartışmaların, ümmetçi politikalar izleyen AKP'ye tam teslimiyet görüntüsü veren MHP yönetimini zorlayacağı, 'Yeni Tanımlamayla Ülkücülük ve Ülkücü Hareket' başlıklarının açılacağı kesin.

Türk milliyetçiliğinin yolları 1960'lı yıllarda ümmeti kucaklama, yani dine sarılma suretiyle çatallanmıştı; şimdi MHP içinden çıkan Zafer Partisi ve İYİ Parti örneklerinden de anlaşılabileceği gibi seküler milliyetçilik damarı güçlenecek.