Sevgili okurlar,
Cumhuriyet dönemi yakın tarihinin iki önemli olayı var ki, ikisi de neden ve sonuçları itibariyle sorgulanmayı gerektiriyor.
Çünkü; ikisi de Cumhuriyet ve demokrasinin nimetleriyle iktidara gelmiş ama demokrasiye kurşun sıkmış sağ iktidarlar döneminde oldu.
Önce Gezi eylemi…
Üzerinden 12 yıl geçti.
İktidarın “Ben yaptım oldu” mantığına bir itirazdı eylem…
İstanbul’da Taksim Gezi Parkı için hazırlanan ve parkın içine yapılması öngörülen AVM’ye karşı çıkanların başlattığı masum bir eylemdi. Ancak iktidar öyle bir karar aldı ki, dayanışmaya gelenler gözaltına alındı, coplandı. Tepki büyüdü ve ülke geneline yayıldı. Gezi Parkı haberleri yasaklandı
Protesto eylemlerinde Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Berkin Elvan, Burak Can Karamanoğlu, Mehmet İstif ve Elif Çermik ve 2 Komiser Mustafa Sarı ile polis memuru Ahmet Küçüktağ öldü.
Resmi rakamlara göre 9 bin 63 kişi de yaralandı.
Gezi eylemi nedeniyle seçilmiş Hatay Milletvekili Can Atalay, iş insanı Osman Kavala, Avukat Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater hala içeride. Ayrıca bu listeye 12 yıl sonra yenileri eklendi oyuncu menajeri Ayşe Barım gibi.
…
27 Mayıs darbe mi devrim mi?
Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’ün çok önem verdiği ancak ömrü vefa etmediği için gerçekleştiremediği bir hayali vardı: Toprak Reformu.
Yani ağılık düzenine son verip topraksız köylüleri toprak sahibi yapıp tarıma çağ atlatmak.
Ancak ömrü vefa etmedi.
Atatürk’ün bu hayalini İsmet İnönü görev kabul etti ve gerekli çalışmayı yaptırdı.
Genç cumhuriyeti kuran CHP’deki “ağa” milletvekilleri reforma karşıydı. Buna rağmen Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu 11 Haziran 1945'te Şükrü Saraçoğlu hükûmeti tarafından topraksız ya da az topraklı çiftçilere toprak dağıtmak amacıyla kanun TBMM’de kabul edildi.
Celal Bayar, Adnan Menderes, Mehmet Emin Sazak, Kinyas Kartal gibi ağalar başta olmak üzere bir grup CHP’den ayrılıp DP’yi kurdu.
İnönü’nün çok partili yaşama geçme kararıyla birlikte 14 Mayıs 1950’de yapılan seçimde DP ezici bir üstünlükle 27 yıllık CHP iktidarına son verdi.
Ancak, 10 yıllık DP iktidarı Türkiye’nin önündeki en büyük takoz oldu.
Demokrasiye karşı çıkan tarikat – cemaat vb. örgütler devlete yerleşti.
Devlet resmen soyulmaya başlandı. Eğitim gericileştirildi. Baskı arttı.
Cepheler kuruldu.
Sansür resmi hale geldi.
Toplumsal tepki artınca 27 Mayıs 1960 sabahı, Türk Silahlı Kuvvetleri aşağıdan yukarıya olacak biçimde Atatürk devrimlerine sahip çıkmak ve demokrasiyi korumak için iktidara el koydu…
Sonra 61 anayasası yapıldı.
Cumhuriyet tarihinin en özgürlükçü anayasası olan 1961 Anayasası’yla Anayasa Mahkemesi kuruldu. Böylece yasaların anayasaya uygunluğu denetlenmesi başladı.
Cumhuriyet Senatosu kuruldu.
AKP’nin iktidar olunca öncelikle kaldırdığı Devlet Planlama Teşkilatı kuruldu. Devlet Personel Dairesi Başkanlığı,
Yüksek Öğrenim ve Kredi Yurtlar Kurumu,
Türk Standartları Enstitüsü,
Bu gün yerel gazetelerin yaşamasında en önemli unsur olan Basın İlan Kurumu kuruldu.
Çünkü, DP döneminde basın yayın organları tıpkı bu günkü gibi “iktidarı destekleyenlere örtülü ödenek ve devlet kurumlarından para aktarılıyordu. (Necip Fazıl Kısakürek büyük bir hortumcuydu)
Bağımsız yargı için Yüksek Hakimler Kurulu ,
Sendikal haklar, grev ve toplu sözleşme hakkı kurumlaştırıldı.
TRT ve Üniversiteler özerkleştirildi.
Basın yasası…
Fen Liselerinin açılması,
Üniversitelerde uzaktan eğitim…
Bütün bunları 27 Mayıs 1960’de DP iktidarını gönderen Milli Birlik Komitesi’nin oluşturduğu Meclis yaptı.
Bütün bu güzellikleri gölgeleyen ise Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idamlarıydı.
Onun dışında Bu yapılanlar devrim midir, değil midir siz karar verin.