Bugün bu köşede ülkemizde yaklaşan seçimler öncesinde yaşanan siyasi gelişmeleri analiz eden, 'Türkiye bir dönüm noktasında, ama...' başlığıyla yayınlanan dizi yazının bir parçası yer alacaktı...

Ancak yaşadığımız deprem felaketi, siyasi gelişmeleri geri plana attı...

Gün, depremde yitirilen canları anma, depremden etkilenen ve bir kısmı halen kurtarılmayı bekleyen felaketzedeleri kurtarma ve yaraların nasıl sarılacağını konuşma günüdür.

***

Ama şu gerçeği de unutmamak lazımdır...

Aradan bir süre geçince yitirdiklerimizden kalan anılar solacak, yaralar bir şekilde sarılacak, şu sıralar TV ekranlarında hangi kanalı açarsak açalım karşımıza çıkan deprem bilimcilerin, jeologların, kent planlamacılarının uyarıları belleklerimizden silinip gidecektir...

Sonra, yeni bir deprem olacak, tıpkı önceki depremlerde olduğu gibi aynı şeyler bir kez daha tekrarlanacaktır!

***

Nereden mi biliyoruz?...

Daha önce yaşadıklarımızdan...

Hatırlayalım...

***

Kahraman Maraş ve Elbistan'da gerçekleşen depremin ardından İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, şu açıklamayı yaptı:

'Bu beklenen bir depremdi. Doğu Anadolu üzerindeki boşluklardan bir tanesi. Hatırlarsanız 2020'de Elazığ'da deprem olmuştu. Bu deprem 2020'deki depremin devamıdır.'...

2020'de gerçekleşen 4.7 şiddetindeki depremin hemen ardından Yüksek Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, 'Gelecekte bu bölge 6'dan daha büyük depreme gebedir' diye yetkilileri uyarmış ve şunları söylemişti:

'Bu (deprem) bölgenin gerilmekte olduğunu gösteriyor. Gelecekte bu bölge 6'dan daha büyük depreme gebedir. Kaldı ki Varto burada bir deprem bölgesidir. 1960'lı yıllarda burada büyük deprem olmuş ve büyük bir yıkım yaşanmıştı. Bana göre şu anda alıştırmalarını yapıyor. Bu önemli bir uyarıdır. Türkiye'deki depremlerin yüzde 50'sinin Kuzey Anadolu kırığı üzerinde olduğunu hiç unutmamalıdır. Bu deprem büyüklüklerinin 8'e kadar varma olasılığı vardır.'

***

Bu gerçeği gören ve yetkilileri uyarmaya çalışan yalnızca Prof. Ercan değildi...

Deprem Uzmanı Prof Naci Görür de aynı günlerde şu uyarıyı yapmıştı:

'Muş'un kuzeyinde, bir bindirme fayı. Bu fay üzerinde 7 Eylül'de de Korkut'ta 4.1'lik bir deprem olmuştu. Anlaşılan bu fay stres biriktiriyor. Fayın uzunluğu 100 km'den fazla. Yani gelecekte daha büyük deprem üretebilir. Dikkatli olmalı.'...

Peki, bu uyarılar neden dikkate alınmadı?

***

İnsanlık, binler yıl öteye uzanan tarihi boyunca bu tür felaketleri hep yaşadı. Geçen yüzyıllara kadar jeoloji bilimi yeterince gelişmediği için bu felaketler 'kader', 'insanların günahlarına karşı ilahi gücün bir cezası', vb. nedenlerle açıklandı...

Günümüzde başta jeoloji olmak üzere bir çok bilim dalı birlikte çalışarak depremin gününü olmasa bile gerçekleşeceği dönemi yaklaşık olarak belirleyebiliyor. Geriye deprem riski yüksek bölgelerde gerekli önlemleri almak kalıyor...

O önlemleri alması gerekenler ise bilimi rehber edinmesi, en azından kendilerine yapılan uyarıları dikkate alması gereken devlet yöneticileridir! Toplum da, iletişimin bu kadar geliştiği bir toplumda şu ya da bu şekilde kendisine ulaşan bu uyarılara kulak vermeli ve yöneticilerini denetlemelidir.