Son yazımızda 1950 yılında DP'nin iktidara gelmesinin ardından Türkiye'nin ABD'nin oluşturduğu yapılara entegre olarak 'Batı'ya bağlandığından söz etmiştik...

O yıllarda Ortadoğu'da anti-emperyalist akımlar gelişiyor ve bunun sonucunda Arap ülkeleri, ABD'den uzaklaşarak Sovyetler Birliği ile dostane ilişkiler kuruyorlardı...

Bu sürece karşı 1955 yılında ABD'nin öncülüğünde İngiltere, Türkiye, Pakistan, İran ve Irak'ın katılımıyla NATO'nun Ortadoğu'daki uzantısı konumunda olan Bağdat Paktı oluşturulmuştu.

***

1958 yılında, Suriye'de Baas partisinin işbaşına gelmesi üzerine, bu ülkeye Irak ve Türkiye tarafından Bağdat Paktı adına müdahale edilmesi kararlaştırıldı...

Ancak müdahale başlamadan önce, Paktın üyesi Irak'taki Kral Faysal yönetimi Baas partisine bağlı subaylar tarafından devrildi ve ülkede cumhuriyet ilan edildi...

Bu durum üzerine Türkiye bu kez Irak'a müdahale edilmesini istedi... Başlangıçta bu plana destek veren ABD, daha sonra olayların yön değiştirmesi üzerine desteğini geri çekti... Türkiye ısrarını sürdürünce de, bu ısrarı Türkiye'nin kendi hesabına plan yapması olarak değerlendirdi ve Menderes Hükümetine tavır aldı...

Olay, DP hükümetinin 'Batı' ile ilişkilerinde ilk 'pürüz'ü yarattı.

***

Peki, nasıl oldu da, ABD'nin en yakın müttefiki olarak Türkiye'nin ABD hesabına gösterdiği bu gayret iki ülke arasında gerilim yarattı?..

Çünkü ABD, bu aşırı gayrette Türkiye'nin ABD'nin çizdiği sınırların dışına çıkarak Ortadoğu'da bir etki alanı yaratma çabası gördü ve bundan rahatsız oldu... Dahası, bu çabanın ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki 'hassas denge'yi bozacağını düşündü...

Olayların gelişmesine bakıldığında bu durum açık olarak görülmektedir.

***

Suriye ve Irak'ta oluşan yeni yönetimler aslında Türkiye için doğrudan bir tehdit oluşturmuyorlardı...

Bu olayı tehdit olarak görmesi gereken asıl güç ABD ve Batılı müttefikleriydi...

Çünkü sözü edilen yönetimler başta Süveyş Kanalı ve petrol işletmeleri olmak üzere o zamana kadar 'Batılılar' tarafından işletilen ve kullanılan zenginlikleri millileştiriyor ve önceki yönetimlerin ABD yanlısı tek yönlü dış politikalarını 'bloksuzluk' yönünde değiştiriyorlardı.

***

DP iktidarını asıl rahatsız eden olayların siyasi yönüydü...

Çünkü bölgenin en büyük ordusuna sahip olan ve Cumhuriyet yönetiminin sağladığı itibardan yararlanan Türkiye, ABD'nin etkisi altındaki Ortadoğu'da kendi etki alanını genişletebileceğini ve bölgesel bir güç haline gelebileceğini düşünüyordu...

Bölgede esen antiemperyalist milliyetçilik rüzgarları ise Arap ülkelerini bir bir ABD etki alanından çıkarıyor, dolayısıyla Türkiye'den uzaklaştırıyordu.

***

Türkiye'nin 1958 yılında Suriye'ye müdahaleyi hararetle savunmasının nedenlerinden biri de Suriye'de 1955 yılında iktidara gelen Şükrü el Kuvvetli Başbakanlığındaki hükümetin Nasır başkanlığındaki Mısır ile birleşme eğilimiydi...

Nitekim Suriye hükümeti, NATO ve Bağdat Paktı'nın müdahale eğilimi üzerine Mısır Başkanı Nasır ile anlaşarak Birleşik Arap Cumhuriyeti'ni kurduklarını ilan etti...

Bu gelişmenin ardından Türkiye'nin bölgedeki en yakın müttefiki Irak Kralı Faysal da Baasçı bir darbeyle devrilince Türkiye bölgede 'tek başına' kaldı.

***

Menderes Hükümeti'nin bu durum karşısında ilk tepkisi, Irak'a müdahale ederek kralcı güçleri yeniden iktidara getirmek ve güç dengesini kendi lehine çevirmeye çalışmak oldu...

Bu plan, başlangıçta Irak'ta petrol nedeniyle önemli çıkarları bulunan ABD ve İngiltere'den de destek gördü... Nitekim ABD Lübnan'a, İngiltere de Ürdün'e, müdahaleyi desteklemek amacıyla asker gönderdi...

Ancak bu arada beklenmeyen bir olay gerçekleşti... Sovyetler Birliği, hızla devreye girdi ve müdahale tehdidi altındaki Arap devletlerine silah ve asker de dahil olmak üzere her türlü desteği vereceğini açıkladı.

***

ABD, bu durumda müdahalenin başarı şansının kalmadığını ve çatışmanın iki süper devlet arasında nükleer bir savaşa yol açabileceğini görerek geri adım attı...

Türkiye ise ABD hükümetine kendisinin askeri müdahalede kararlı olduğunu bildirdi ...

Başka bir deyişle ABD'nin çizdiği sınırları zorladı!

(Devam edecek)