Cumhuriyetimizle yaşıt Koca Çınarın hali hiç de iyi değil…
Dile kolay tam 99 yıldır futbolumuzda var olan bir değer, Ankara'mızın kıymeti Gençlerbirliği'nden söz ediyorum.
Maalesef Başkent kendi evladına sahip çıkmıyor, çıkmayı beceremiyor, düştüğü yerden el verip kaldırmayı dahi düşünmüyor.
Ne diyelim… İşte bu sahiplenememezlikten değil midir dünyada Başkent'inden bir şampiyon çıkaramayan tek ülke konumunda olmamız.
Ankara'nın kötü kaderidir bu…
Biri 112 diğer 99 yaşında iki çok köklü takıma sahip olsun, Ankaragücü tam 51, Gençlerbirliği ise tam 48 sezon bu ligde mücadele etsin, her iki takım da tam 5'er kez final oynadığı Türkiye kupasını 2'şer kez müzelerine götürsün, çok güzel işlere öncülük etsin, Avrupa kupalarında ülkemizi temsil etsin hatta Gençlerbirliği, 2003-2004 UEFA Kupasında zamanın güçlü ekipleri olan Blackburn Rovers, Sporting Lizbon ve Parma'yı elesin, o sezon kupayı kazanan Valencia'yı yenilgiyi tattıran takım olarak çeyrek final kapısından dönsün ama iş değer bilmeye gelince sırt dönülsün…
Ayrıca Gençlerbirliği, 1959'da kurulan Milli Lig (Şimdiki Süper Lig) öncesi 1941 ve 1946 yıllarında finalde Beşiktaş'ı yenerek Türkiye Futbol Şampiyonluğunu da Başkent adına elde etmiş bir kulüptür.
İyi günde el üstünde, kötü günde düşene de bir tekme misali bir sevgidir Ankara'nın değerlerine beslediği…
Gün gelecek böylesine kıymetlerini kolay harcandığı için Başkentliler çok acı çekecek.
Yaş durumuna göre çok zaman değil kısa bir süre öncesine kadar, Türkiye'nin tek borçsuz ve kasasında milyonlar olan kulübüydü Başkent'in Kırmızı -karaları… Sadece bu kadar mıydı vasıfları?
Türkiye'nin en modern tesislerine sahipti, en iyi altyapı ondaydı, ülkede tek bir kulüp yoktu ki Gençlerbirliği kapısından geçmiş bir futbolcusu olmayan…
Sponsoru yoktu, olsa bile verdiği para bir dişin kovuğunu doldurmaya yetmiyordu, seyirci geliri yok denecek kadar azdı, yayın geliri de öyle ahım şahım değildi.
Ama 40 yıl ona tıpkı bir evladı gibi baktığı dürüst, iş bilir, akıllı ve futboldan anlayan bir başkana sahipti… Değerini bulmayan hiçbir futbolcunu tek gelir kaynağı bu olmasına karşın hemen vermezdi. Genç yetenekleri bulmak için çok güçlü bir antrenör ağı kurmuştu, bununla da yetinmeyip Afrika'yı erken keşfetmişti. Üstelik menajerleri bile devre dışı bırakmıştı. Bulduğu Afrikalı futbolcular, Türkiye pazarında alındıkları fiyatın kat be kat üzerinde 4 büyüklere hatta Real Madrid gibi dev kulüplere satılıyor, gelen gelirler ise Gençlerbirliği'nin tesisleri olarak ülke futboluna kazandırılıyordu. Öyle ki bir tek Geremi Njitap için Real Madrid'ten gelen 5 milyon euro bonservis parasıyla Beştepe'deki 5 yıldızlı altyapı tesisi yapıldı.
Rahmetli Cavcav'ın Türkiye'nin transfer standartlarına göre çok iyi fiyata sattığı futbolcular arasında; Tarık Daşgün (5 m €- FB), Mustafa Pektemek (4 m €- BJK), Orhan Şam 3,5 m €- FB), Draman Haminu (3 m €- L. Moskova), Aykut Demir(2.9 m €- Trabzon) Ümit Karan (2,5 m €- GS), Ahmet Çalık (2,5 m €- GS), Ali Eren Beşerler (2.25 m €- BJK), Soner Aydoğdu (2.25 m €- Trabzon), Serkan Balcı (2 m €- FB), Jimmy Durmaz (2 m € -Olympiakos), İrfan Can Kahveci (1.6 m € -Başakşehir), Okan Koç (1.4 m € -BJK), Gökhan Gönül (1.4 m €- FB) ilk sırayı alıyordu.
Böyle bir başkanın tedrisatından geçtiği, hatta aynı genden gelen bir başka Cavcav'ın (Murat) üstelik tam 4 yıl 3 ay 23 günde batağa sürüklediği Gençlerbirliği ne halde tanıyan varsa beri gelsin…
Futbolumuzda bir iş bilenin 40 yılda yücelttiği, bir iş bilmez tam 4 yılda batırdığı bir başka örnek yoktur herhalde…
Aslında başka bir suçlu aramaya gerek yok.
Şimdiki Başkan Niyazi Akdaş için söylenecek hiçbir şey yok.
Eğer o olmasaydı, 99 yıllık bir çınar hacizlerden kapısına kilit vurur duruma düşerdi. Cebinden tam 40 milyon ödeyerek kulübü ligde tutmayı başarabilen birinden transfer yasağını kaldırmak için de bir 40 milyon daha harcamasını beklemek de insafsızlıktan başka bir şey değildir.
Ankara'nın yöneticileri de dahil, Gençlerbirliği'ni yalnız bırakanlar birazcık da utanmalıdır.