Ortak karar alma konusunda demokratik süreci her şeyin üzerinde tutan Avrupa Birliği; Ukrayna konusunda fikir ayrılığının yarattığı çatlağı halen tecrübeliyor. Uluslararası gündemin sık ve yoğun bir şekilde değişmesinden dolayı ve Rusya ile ilişkilerin bozulmasının yarattığı enerji krizi sebebiyle Ukrayna meselesi şimdilik rafa kaldırılmış gibi gözüküyor. Rusya’nın agresifliğine karşı ise süreçte bir set çekilebildi mi oldukça büyük bir tartışma konusu.

Bir diğer yandan İsveç’in NATO’ya üyeliği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçti. Kime niyet kime kısmet. Kesinlikle Ukrayna halkının mağduriyeti için gerekli şeyler yerine getirilmeli ancak Ukrayna’nın NATO ile ilişkisi hem Ukrayna hem de diğer NATO üyesi ülkeler için oldukça tehlikeli. Bir NATO üyesinin doğrudan tehdit algıladığı agresif bir devlete komşu olması NATO’nun stabilliğini tehdit altına alacaktır.

Öte yandan NATO’ya üye olabilmek için en basit haliyle “bir savaşın içinde bulunmamanız” gerekliliği oldukça çelişkili bir madde. Sizi askeri savunma kanadımızın altına alacağız ancak öncesinde sizin kendinizi koruyabilmeniz gerekiyor. Peki tehdit altında olmayan bir ülke neden NATO’ya girsin veya gelecekteki üye potansiyeline sahip ülkelere birliği tam olarak ne cazip kılıyor? Yahut NATO’ya girme süreci onlar için potansiyel sorunları çözebilecek bir şey mi?

Aslında bu konuda herhangi bir birliğin varlığını abartıp yüceltmeyi doğru bulmuyorum. Ülkeler kendi “tehditlerine” göre kar zarar analizlerini yapmalılar. Ukrayna için Batı bloğu oldukça güven verici ama potansiyel tehditleri doğusunda yaratması bakımından dengeleyici olma mecburiyetini beraberinde getiriyor. Bazı ülkelerin yüzlerini tek bir tarafa dönebilme şansları yoktur, denge politikasını diğerlerine göre daha iyi yapmaları gerekir.

Yani hükümetlerin elbette ki belirli bir gruba karşı sempatileri olabilir ancak devlet politikaları ve bürokratik akıl bundan bir anlamda bağımsız bir şekilde kendi vatandaşının güvenliğini önceleyerek hareket etmelidir. Hükümetler kocaman ağızlarıyla konuşmayı severler ancak devlet politikalarında devamlılık ve radikallikten uzak bir tutum ve komşularıyla bir arada uyum içerisinde olmak esas akıl olmalıdır.

Bu yüzden hükümetleri devletleşip bürokratik akıldan uzaklaşan devletler her an agresif kurtlara veya kurban kuzulara dönüşebilirler. Her ne kadar uluslararası toplumdan bahsetsek de bu gibi durumlarda anarşinin hakimiyetini vurgulamakta fayda var.

Eğer sorun yaşadığınız ülke bir demokrasi değilse ve agresif tavırlarını baskılayacak geçerli/güçlü sebepleriniz yoksa herhangi bir uyuşmazlık durumunda yalnız kalacağınızı belirtmeliyim.

Ancak şunu da hatırlatmadan bu konuyu bitirmeyeceğim. Rusya bugün agresif olmadı. Zaten agresifti. Çeçenistan’da, Gürcistan’da, Abhazya’da, Ermenistan’da Rusya hep agresifti. Rusya bugün agresif olmadı, ancak bugün Rusya’nın agresif olması sizleri rahatsız etti. İşte bu da uluslararası toplumun benim gözümde yarattığı en büyük ikiyüzlü tutumudur. Çeçenistan Savaşı’nda NATO üyelerinin sesinin çıkmama sebebi kim bilir belki Irak’ta saklıdır.