Böylesine büyük acıları yaşamanın yanı sıra duymak bile sizi derinden etkiliyordur. Ben bugün gerçekten üzgünüm. Gazze’de bir hastanenin bombalanmasının ardından gelen haberlere göre en az 500 sivilin hayatını kaybettiğini biliyoruz. Üstelik bu aslında yıllardır devam eden yıldırma politikalarının en bariz sonucu. Peki bu durumun çözümü ne olmalı? Taraf olmaya böylesine zorlandığımız günlerde nasıl sağduyulu bir şekilde olayları yorumlamaya çalışmalıyız?
Öncelikle tüm bu yaşanılan olaylara ‘kimlik’ bazında bakarsak bunu anlayabilmemiz mümkün değil. 1990 ve sonrasında artan kimlik siyaseti çoğu zaman bizleri haksız olsa bile bir tarafı sonuna kadar savunmaya zorladı. Ancak çözüm hiçbir zaman bu açıdan bakmak olmadı, olmayacak da... Yahudi veya Müslüman, olaylara insan gözüyle bakamazsak bu merceklerin hepsi oldukça yanıltıcı olacaktır. Üstelik bu tip yorumlar bizleri anti-Semitist veya İslamafobik bir noktaya vardıracaktır ve yıllardır devam eden ‘kan davası’nı miras alıp aynı sorunları torunlarımıza devredeceğiz.
Kabul edilmesi gerekilen gerçek şu ki iki taraf da bir yere gitmeyecekler. Yani bir arada yaşamayı öğrenmesi gereken iki farklı dinin mensubundan bahsediyorum. Bu konuyu “Toprak sattılar.” yahut “Zaten işgalci bir devlet.” bazında ele almanın günümüz realitesine uyarlanabilir hiçbir yanı yok. Bu argümanlar üzerinden kimseye ülkeyi terk et, diyemeyiz.
Birlikte yaşayabilmelerinin tek şartı ise işleyen bir seküler devlet yapısı. Yahudileştirilmemiş veya Müslümanlaştırılmamış laik bir hukuk devleti aslında ihtiyaçları olan tek şey. Günümüzde birbiriyle uyum içinde yaşayabilen pek çok etnik grup ve farklı dine mensup insan var. Bunun anahtarı ise saygı ve seküler yapıyla korunmuş haklardan ibaret.
Evet seküler devleti kutsayacağım çünkü devletlere din vermeye devam ettikçe bizden can ve huzur almaktan başka bir işe yaramayan devletler yaratmış olacağız. Özel yaşam alanına yapılan müdahalelerin hangi boyutlara varabileceğini gözünüzü kulağınızı dört açın ve görün. Görün ki bu acı olaylardan hep birlikte ibret alalım. Gücü elinde bulunduramayan “öteki”nin başına neler gelebileceğini görün. Yerden göğe kadar haklı olsalar bile haklılığıyla yalnız bırakılan insanları görün. Çaresizliklerini görün. Çünkü acıdır ki benzer korkulara herkes her an sahip olabilir. “Öteki”ne tahammülü olmayan devletlerin ellerinin nasıl kanla yıkandığını görün...
Çocukken Jetgiller’i izlediğimde yetişkinliğimde dünyanın öyle bir yere dönüşeceğini sanıyordum. Belki teknoloji gelişti ancak insanlık yine ve yeniden sınıfta kaldı. Hayatını kaybeden tüm İsrailli ve Filistinli siviller için gerçekten çok üzgünüm. Umarım her şeyi kolaylıkla eskiten günümüz insanı bir gün nefreti de eskitmeyi başarabilir...