Bizde işçinin- memurun kaderidir sanki sürünmek.

Nasıl silkinip de ayağa kalksın ki?

Sırtında onlarca yük…

Biraz zorlayıp da dik durmaya çalışanlar ise ha düştü ha düşecek.

Kamburu çıkmış,

Dizleri titriyor…

Yaşam yarışında hep gerilerde…

Fiyatlar önde koşuyor…

Aylıklar ise hep geride.

Neredeyse emekliliği gelmiş insanlar, harıl harıl ek iş arıyor…

Gündüz mesaisini tamamlayıp, akşam da bütçeye katkı sağlayacak bir iş.

Kimi taksicilik yapıyor…

Gündüz memur, gece direksiyon başında…

Marketlerde, restoran, kafe ve pastane gibi iş yerlerinde kuryelik yapanlar arasında da çokça vardır bu durumda olan…

Sabah başlayan, paydostan sonra akşam başka bir kulvarda gece geç saatlere kadar süren mesai.

Yaşam mücadelesi…

Bir de iş arayıp da bulamayanlar var…

Onların durumu daha zor…

Beterin beteri noktasındalar…

Tam da yıllar öncesine dair bir yaşanmışlığatanık olduğum noktada…

Yaşlıca bir adamın Topraklık sırtlarında mağara kovuğunu genişleterek yaptığı sığınağa hırsız girmişti…

Çevredeki birkaç eve giren hırsız, mağara evi de boş geçmemişti.

Ancak evde eksilen bir şey yoktu…

Zaten eksilecek bir eşya da yoktu…

Taş zemine serili bir yatak…

Yamalı bir yorgan…

Yatağın baş tarafına iliştirilmiş bir şişe su…

Bir de plastik bir bardak…

O kadar…

Yapılan olay yeri incelemesi sırasında yamalı yorganın bir kenarına iliştirilmiş 5 liralık bir kağıt para bulunmuştu.

Bir de not:

'Senin durumun benimkinden de betermiş arkadaş. Güle güle harca…'

Hayat zor…

Hem de çok zor…