Ardı arkası kesilmeyen ölümler…
Toplu mezarlar…
Hastane koridorlarının ürküten görüntüleri…
Özel giysili, maskeli sağlık ordusunun telaşlı koşturmaları…
Ve televizyon karşısında ölümcül virüsün yayılımına ve kurbanlarına ilişkin günlük raporları korkulu gözlerle izleyen insanlar….
Bilim dünyası seferber…
Kabusu sona erdirecek formül aranıyor….
Durmak bilmeksizin…
Birileri ise başka arayışlar içinde…
TV'lerin haber programlarını dolaşın karşınıza çıkarlar mutlak.
Örneğin Pazar yerleri…
Sosyal mesafe çırpınışları hak getire…
İğne atsanız yere düşmez…
Kimileri kolları sıvamış patlıcanın morunu arıyor, kimileri elmanın ince kabuklusunun peşinde.
Domatesler çürüksüz, marullar diri olmalı.
Seçmek serbest…
Birkaç kişi dışında maske takmak da…
Yan yana, omuz omuza…
Caddeler, sokaklar ise bir başka alem…
İki günlük yasak sona erdi ya…
Sokağa hücum…
Bilmeyen, maç sonrası stadyumdan ayrılanların oluşturduğu kalabalık sanır.
Kol kola burun buruna…
Boşvermişlik de virüs kadar tehlikeli.
Çoğu insanımız bunun farkında değil.
Tehlikenin boyutunu anlamıyor, ya da anlamak istemiyor.
Ünlü Yazar Aziz Nesin de çok tartışılan benzer bir yargıya varmıştı.
Rahmetli, ülkem insanlarının yüzde 40'nın zeka düzeyinin düşük olduğunu söyleyince alınanların hedefi haline gelmiş, ağır eleştirilere uğramıştı.
Üstat, bu tepkiler üzerine çıtayı yükseltmiş, oranı yüzde 60'lara çıkarmıştı.
Rahmetli hayatta olup da alem virüsü alt etmenin yollarını ararken onca uyarılara rağmen cadde ve sokaklardaki, pazar yerlerindeki omuz omuza kalabalıkları görse kim bilir ne düşünürdü?
Kim bilir?