27 Ağustos tarihli yazımızda 15-16 Temmuz 2016 tarihinde Büyükada'da yapılan toplantıda darbe girişimini koordine ettiği ileri sürülerek İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında yakalama kararı çıkarılan CIA uzmanı Henri Barkey'in Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceği konusundaki görüşlerinden söz etmiştik...
Barkey, Washington'daki düşünce kuruluşlarından Wilson Center'ın ev sahipliğinde düzenlenen 'Krizdeki Türk-Amerikan İlişkileri: Nereye Gidiyoruz?' başlıklı panelde yaptığı konuşmada 'Türkiye NATO üyesi ama iki ülke arasındaki gerilim artmaya devam edecek. En nihayetinde Brunson da diğerleri de bırakılacaktır ama ilişkilerin tadı artık çok kaçtı' ifadesini kullanmıştı...
Biz de yazımızın sonunda şu soruyu sormuştuk: Barkey'in sözünü ettiği koşullar, Türkiye'de yaşayanların şu soruyu sorma hakkını doğuruyor: 'Eğer Türkiye-ABD ilişkilerindeki hasar giderilemeyecek ve iki ülke arasındaki gerilim artmaya devam edecekse Türkiye daha ne kadar askeri güçlerinin denetimini NATO çerçevesi içinde kurulmuş ABD komutasındaki bir yapının kontrolünde bırakabilir?'.
***
Tam da bu yazının yayınlandığı gün, Amerika'nın eski Ankara Büyükelçisi Robert Pearson bir açıklama yaparak adeta bu sorunun cevabını verdi...
Amerika'nın Sesi'nden Greta Van Susteren tarafından düzenlenen bir programa katılan Pearson, birkaç yıla Türkiye'de yeni bir NATO komuta merkezi oluşturulacağını, bu nedenle de Türkiye'nin NATO'dan ayrılması gibi bir olasılığı mümkün görmediğini söyledi... Bununla da kalmadı; Türkiye'nin kendisinde Amerika'yı aşağılama hakkı görüp sonra da işler kötü gidince NATO ve Amerika ittifakına sarılmasının bir 'ikiyüzlülük örneği' olduğunu savundu!
Aynı programı katılanlardan eski CIA Başkanı ve eski Savunma Bakanı Leon Panetta ise bu konuda biraz daha kuşkucu bir tavır sergiledi... Panetta, kendisine yöneltilen 'Türkiye'nin NATO 'dan çıkmaya varabilecek oranda Rusya'yla yakınlaşmasının mümkün olup olmayacağı' sorusunu yanıtlarken, Amerika'yla ilişkiler bozuk olmaya devam ettiği sürece Türkiye- Rusya yakınlaşmasının devam edeceğini ve Türkiye Rusya'ya yakınlaştıkça Ortadoğu'da liderlik arayışı içinde olan başka ülkelerin de yüzünü Rusya'ya döneceğini belirtti.
***
Bütün bu gelişmeler, önümüzdeki dönemde Türkiye-ABD arasındaki sorunlar giderilemediği takdirde Türkiye'nin yalnız ABD'den değil NATO'dan da uzaklaşmak zorunda kalacağını, ancak ABD'nin buna katlanamayacağını ve sürekli sorun yaratacağını gösteriyor...
Hiç kuşkusuz yaklaşık 70 yıl süren ve ekonomik/siyasi ilişkilerle bütünleşen bir ilişkiyi koparmak Türkiye için de kolay değil...
O nedenle bu meselenin kronikleşmiş ancak çözülememiş bir sorun olarak daha uzun bir süre iki ülkenin de gündeminde kalacağını ve gerilim yaratacağını söylemek yanlış olmaz.
***
Bu arada Rusya ile ilişkiler her geçen gün biraz daha gelişmeye devam ediyor...
Son olarak, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, başkent Moskova'yı ziyaret eden Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan'ı Kremlin Sarayı'nda kabul etti... Putin, görüşmeden sonra yaptığı açıklamada 'Türkiye ile ilişkilerimiz hem derinleşiyor hem de yeni içeriklerle zenginleşiyor. İş birliğimiz bölgesel ve ekonomik konularda hızla artıyor' dedi... Ve gelişmelerin Suriye konusundaki görüş ayrılıklarının giderilmesi umutlarını canlandırdığını ifade etti.
***
Bu açıklamanın tam da İdlib konusunun yeniden ısındığı günlere denk gelmesi dikkat çekiciydi...
Açıklama öncesinde Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton bir açıklama yaparak, 'Esad, İdlib'de kimyasal silah kullanırsa güçlü bir yanıt veririz' ifadelerini kullanmıştı... Rusya Savunma Bakanı Sözcüsü İgor Konaşenkov ise bu açıklamanın önümüzdeki günlerde Suriye'de yapılması planlanan bir provokasyon ile ilgili olduğunu savunmuş ve 'Önümüzdeki 2 gün içinde Habit'in 6 kilometre güneyindeki Kafr Zayta yerleşim biriminde roket atarlarla kimyasal maddeler içeren patlayıcılar kullanılarak saldırı gerçekleştirilmesi planlanıyor' uyarısını yapmıştı...
Bu gelişmeler, 'Türkiye ile Rusya'nın yakınlaşmasını önlemek için iki ülke arasında tek 'dikenli konu' olan Suriye konusunu 'kaşımak' amacıyla yeni bir provokasyon mu tezgahlanıyor?' sorusunu akla getirdi.