Spordaki şiddet olayları, sıkı ve ciddi bir takiple elbette aza indirilebilir. Ama gerçekçi olmak kaydıyla… Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören'in, iki de bir 'Tribün olaylarını bu sezon tamamen çözeceğiz' demesinin altında; bizim bilmediğimiz, 'Sihirli formüller' olsa gerek!

Bunu ligde haftalar ilerledikçe nasılsa göreceğiz…

Nedense bilim adamları, bu konuyu ülkemizde çok da ciddiye almıyorlar sanki; aynı bayan sporculara bakış açılarında olduğu gibi…

Taraftar, seyirci, yönetici, medya şiddeti yanında, sporcuların birbirlerine karşı uyguladıklarını incelemek istesek, inanılmaz olaylarla karşılaşırız. Demek ki, bilim insanlarımız henüz yeterince ikna olmamışlar…

Hemen asıl konumuza girelim..

Süreyya Ayhan ile başlıyorum. 'Hocadan koca, kocadan hoca olmaz' dediler; Avrupa Şampiyonu oldu. 1500 metre koşuda henüz rekorunu yapan yok. Sonraki öykü ilginç… Kamplar, doping, ve benzeri bir dolu hadise… Ama onun gibi koşanı henüz bulamadık.

Şimdi, 'Nasıl olur?' deyip, Aslı'yı öne sürenlerimiz olacaktır. En kötü derece ile Londra'da olimpiyat birincisi oldu. Ama daha sonra üzücü sonucu birlikte gördük. Kan değerlerinin yer aldığı karne, bu işte bir bit yeniği olduğunu açıklıyordu. Madalyası güme gitti. Gamze kızımız da orada ikinci oldu. Eskişehir'de onu yalnızca babası karşıladı. Japonları ise tam 500 bin kişi… Zaten Japonlar 2020'yi de bu arada alıp ülkelerine götürdüler.

Gelelim Nevin Yanıt'a…
100 metre engellide harikalar yarattı! Yarıştan bir süre sonra ciddi bir spor toplantısına katılan üst düzey bir bürokrat bir diğerine soruyordu: 'Yahu bu Nevin Yanıt'ın engelliliği nedir?..'

Ortalıkta bir anda soğuk rüzgarlar esti... Adam, atletizm branşında engelli nedir bilmiyor; Nevin'in hangi engelli kategorisinde sporcu olduğunu soruyor!

İşte bizde bürokrasinin spora, sporcuya bakışı!

Nevin Yanıt demişken, onun Avrupa Şampiyonu olduğunda aşırı sevincini merak edenlerimiz olmuştu. Sebebi çok basitti; hocasının telefon numarası kendi telefonunda c-12.63 olarak kayıtlı idi. Bu rakamlar onların ulaşmak istediği derece idi. Skorbord'ta bu rakamı görmesi onu müthiş derecede şaşırtmıştı. Çünkü derece olarak 12.63 yapmıştı…

Basketbolcü Diana Taurasi, 2010- 2011 sezonunda oynarken doping yaptığı iddiaları gündeme gelmiş ve ülkemizden ayrılmıştı. Daha sonra yapılan kontrollerde doping kullanmadığı ortaya çıkmıştı. Kim hata yaptı? Bizden sonra bir çok ülkede harikalar yaratmaya devam etti. Bizde bayan sporcuları çok çabuk yok etme eğilimi maalesef var!..

Zaten hala onları kategoriye sokarken zorlanıyoruz.

Hanımlar, hanımefendiler, kızlar, bayanlar, kadınlar!

Bir türlü ne diyeceğimize karar veremedik…

Şöyle bir haber metni okudum geçenlerde:

'13 yaş yıldız kadınlarda şampiyon olan takım…'

Böyle bir 'Tanımlama gülünçlüğü' olabilir mi?

Hangi terim, bayan sporcuları daha iyi tanımlayabilir? Artık buna bir karar vermeliyiz!

Kadına bakışımız da, bayan sporculara bakışımızda hala çağdaş değil!

Bir kulübün bayan basketbol takımı ABD'den 2 bayan oyuncu transfer etti. Birkaç hafta sonra yerel gazetede bu sporcuların kendi ülkelerinde iken 'iç çamaşırı reklamlarında kullanılan fotoğrafları' yayınladı. Gazetede gördüğü bu haberi kendisine getiren vatandaşı dinleyen başkan, oyuncuların geri gönderilmesini istedi. Başkan aynı sene yılın spor adamı seçildi…

Çelişkilere devam edeyim mi?

Yok… Burada kesiyorum…