Türk futbolunu bekleyen çok büyük tehlike var… Borç yükü altında inim inim inleyen kulüplerin acınacak durumları… Durum o kadar vahim ki, sadece 4 büyükler olarak adlandırılan köklü kulüplerimizin borçlarının toplamı 15 milyar 574 milyon lirayı buluyor.
Bu kulüplerin gelirlerinde en büyük pay olarak yer tutan naklen yayın ücretleri, borçlarının yanında devede kulak gibi kalıyor. Öyle ki 239 milyon TL ile ilk sırada yer alan Fenerbahçe geliri, borcunun yaklaşık 26'da 1'i… Şampiyon Trabzonspor'un 1 milyar 923 milyon TL borcuna karşılık geliri 202 milyon TL.
Küme düşen 4 takım Ç.Rize, Altay, Göztepe ve Malatya'nın gelirleri de 83 ila 67 milyon TL arasında. Yıllardır geçmişi başarılarla dolu güzide kulüplerimizin, kötü yönetimler yüzünden borçları katlanarak amatör lige kadar hızla düşüşlerini içimiz kan ağlayarak izledik ve böyle devam ederse izlemeye de devam edeceğiz.
Yıllardır gerçekleri ve yapılması gerekenleri söylemekten dilimizde tüy bitti. Bu işin sonu çok kötü sadece bizde değil. Avrupa'nın devleri de aynı durumda. Manchester'in 2 ekibi de 2 milyar, dünyada en iyi alt yapıya sahip olan Barcelona bile kontrolsüz rekabet yüzünden 500 milyon euro zarar açıkladılar. Buna karşın ayaklarını sağlam yere basan kulüpler de var. Başını Portekiz'in ünlü kulüpleri Benfica, Sporting, Porto ve Baraga'nın çektiği, Ajax, Leipzig, Dortmund, Lyon, Lille ile Zagrep'in de yer aldığı bir grup, güçlü alt yapıları sayesinde kasalarını dolduruyorlar.
Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Sistem ortada… Modeller farklı. Her kulüp kendine en uygun modeli bulup, önüne bir hedef koyarak hem sırtındaki kamburdan kurtarabilir hem de geleceğine umutla bakabilir.
Türkiye'nin en büyük altyapısına sahip Altınordu'da aralıksız 10 yıl teknik direktörlük yapan Mustafa Eroğlu da 'Transfer yasağı ve puan silmeler kaçınılmaz bir son olarak karşımızda duruyor. Bundan kurtulmanın tek formülü 3 – 5 ve 10 yıllık bir planlama ile yeniden çıkabilmek' diyor. Bu konuda TFF'ye önemli görevler düştüğünü belirten Eroğlu Hoca, 'Futbolcu yetiştirme bedellerinin revize edilmesi gerekir. Alt yapı odaklı kulüp, bu bedellerle o sezonun akademi bütçesini (Ortalama 20 milyon TL) karşıladığı takdirde, yönetimler bu yatırıma sıcak bakmaya başlayacaktır' diye konunun çıkış noktasını işaret ediyor.
Geçen sezon TFF, yetiştirme tazminatlarına yüzde yüz zam yaparak Süper Lig için 300, 1. Lig için 150 ve 3. Lig için 60 bin olarak belirlemişti. Yetiştirme bedeli, futbolcunun kulüpte geçirdiği tescilli sezon sayısı ile tazminatların çarpımıyla elde ediliyor.
Dünya ve Türkiye'de futbolun mali portresi böyle olmasına karşın şimdi gündem tamamıyla transferlerle dolu. Öyle ya Süper Lig 5-8 Ağustos tarihinde oynanacak karşılaşmalarla başlayacak. Bunun için kulüpler, dur durak bilmeden kadrolarına katmayı düşündükleri futbolcuların peşinde koşturuyor. Ülkemizde her yıl Süper lig kulüpleri 300-320 transfer yapıyor. Yani kulüp başına 15-16 futbolcu düşüyor… Rakamlar uçuk mu uçuk, kaçık mı kaçık. Neredeyse iki futbolcunun maliyeti kulüplerimizin tüm gelirini yutuyor. Özellikle Süper Lige yeni yükselenler, kurtuluş olarak gördükleri bu ligde tutunabilmek için altına girdikleri borç yükünün altından kalkamadıkları gibi daha da büyük borçla aşağı düşüyorlar.
Yeni yürürlüğe giren Spor Yasasında yer alan 'Denk Bütçe uygulanacak', 'Takımlar geliri kadar borçlanacak', 'Kulüp Başkan ve yöneticileri bulundukları dönem borçlarından sorumlu tutulacak' gibi borçlanmadan kaçınmayı öngören ve cezai yaptırımları olan bu gibi maddelere rağmen, kulüplerinin gelirlerinin çok çok üzerinde harcama yapmalarını anlamakta oldukça güçlük çekiyorum. Çünkü eskisi gibi kulübü batırarak, elini kolunu sallaya sallaya çekip gitmek artık o kadar kolay olmayacak.
Böyle başkan ve yöneticilere 'Transferin Cesur Yürekleri!' demekten de kendimi alamıyorum.