Önceki yazımızda 1920 yılında Ankara Hükümeti adına İsmet Paşa tarafından Kazım Karabekir Paşa’ya çekilen şifreli telgraftan söz etmiş, söz konusu şifreli telgrafta yer alan “Mustafa Suphi Yoldaşın memleketimiz içinde ancak mezkur fırka (Mustafa Kemal Paşa tarafından arkadaşlarına kurdurulan komünist partisi -EG) dahilinde çalışması mümkün olacaktır” ifadesine dikkat çekmiştik..

Bundan çıkartılacak sonuç, Ankara Hükümeti’nin görüşünün Bakü’de kurulan TKP’nin lideri Mustafa Suphi’nin yanındaki askerlerin cepheye gönderilmesinin ardından Ankara’ya getirilerek kontrol altında tutulması yönünde olduğuydu...

Ancak Kazım Karabekir Paşa Mustafa Suphi’yi en büyük düşmanı olan Enver Paşa’nın adamları tarafından kontrol edilen Trabzon’a göndermiş, Suphi ve 14 arkadaşı burada Enver Paşa’nın adamı Yahya Kahya tarafından Batum’a götürülmek üzere bindirildikleri teknede öldürülmüşlerdi.

***

Mustafa Suphi ve arkadaşlarının öldürülmeleri olayı ile ilgili olarak Mustafa Suphi’nin kurduğu komünist partisinin önde gelen temsilcilerinden Şevket Süreyya Aydemir’in yazdıkları önemlidir. Aydemir, İttihatçı Küçük Talat'ın bir mektubuna dayanarak olayın düzenleyicilerinin Karabekir, Erzurum Valisi Hamit Bey ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyeleri olduğunu belirtmektedir...

Olayı inceleyen bir başka araştırmacı G. Harris, Yahya'nın koyu Enver Paşa taraftarı olduğunu bu sebeple Mustafa Suphi'yi öldürdüğünü, daha sonra da bu suçtan yargılandığını yazmaktadır...

Mete Tunçay olaydan Kâzım Karabekir ve Vali Hamit Bey'i sorumlu tutmaktadır...

Yusuf Hikmet Bayur, Mustafa Suphi ve arkadaşlarının Trabzon'daki İttihatçıların emri ile öldürüldüğünü savunmaktadır...

Ergün Aybars, olayın Ankara'nın bilgisi dışında cereyan ettiğini belirterek, Mustafa Kemal Paşa'nın daima meşruluk ilkesine bağlı kaldığını, ayrıca Sovyet yardımının gerekli olduğu bir dönemde Sovyetleri gücendirecek böyle bir davranıştan kaçınacağını söylemektedir...

H.Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adil Dağıstan da bu görüşte olup, konuyla ilgili olarak “https://dergipark.org.tr/tr” de yayınlanan makalesinde şu sonuca varmaktadır:

“Kanaatimizce Ankara Hükümeti'nin amacı Mustafa Suphi’yi, Bolşevik Rusya'nın tepkisini de çekmeden sınır dışına çıkartmaktı. Bunun için de, Erzurum'dan Trabzon’a kadar malum tezahüratların yapılması sağlanmış, böylece sınır dışı edilmelerine gerekçe hazırlanmıştı. Şayet Ankara Hükümeti'nin gayesi öldürtmek olsaydı, bu kadar ayrıntıya ve plâna gerek duymadan, daha Trabzon'a ulaşmadan ortadan kaldırtması gerekirdi. Ayrıca bu işi Bolşeviklerin en çok olduğu ve Rus konsolosunun bulunduğu Trabzon'da yapmaması gerekirdi. (...) Mustafa Suphi ve arkadaşlarının Kâzım Karabekır Paşa ve Hamit Bey tarafından öldürtülmüş olabileceği görüşü de oldukça zayıftır. Herşeyden Önce Kâzım Karabekir ve Hamit Bey’in Ankara'nın bilgisi dışında, Türk-Sovyet ilişkilerini de ilgilendirecek böyle bir emri vermiş olmaları mümkün değildir. Mustafa Suphi'yi öldürttüğü bilinen Yahya Kâhya'nın bizzat Kâzım Karabekir Paşa tarafından tutuklattırılarak, Sivas Askeri Mahkemesi'nde yargılattırılması da Kâzım Karabekir Paşa’nın bu işle ilgisi olmadığını gösterir. Mustafa Suphi'nin ölümü ile ilgili olarak ileri sürülen görüşlerden biri de İttihatçıların bu işi yaptırtmış olabilecekleridir. Kanaatimizce akla en uygunu da budur. Zira, Mustafa Suphi'nin fanatik bir İttihatçı düşmanı olduğunu, önceki bölümlerde belirtmiştik. Özellikle Suphi-Enver Paşa çatışması ciddi boyutlardadır. (...) Çalışmamızda Suphi ve arkadaşlarının ölümünden kimlerin menfaati olabileceğinden hareketle ve ulaşabildiğimiz belgeler ışığında İttihatçıların bu İşi yaptırtmış olabileceklerinin en tutarlı ve en gerekçeli İhtimal olduğu kanaatine varılmıştır. Ancak Suphi ve arkadaşlarının ortadan kaldırılmalarının başta İttihatçılar olmak üzere Ankara Hükümeti'ni de rahatlatmış olduğu söylenebilir.”

(Devam edecek)