Bu ülkenin zıvanadan çıktığının bütün alametleri fazlasıyla var. Tımarhane miyiz, memleket miyiz hiç belli değil diyenler yanılıyor; çünkü tartışmaya mahal bir durum yok. Türkiye uzun süredir ülke olmaktan çıktı, üzerinde yaşayanları tasada ve sevinçte bir değil, hukuk üstünlüğünü bırakın kanun devleti bile değil.
Bizim bir günde başımıza gelen skandalların sadece biri bile başka bir ülkede yaşansa iktidar mensupları sokağa çıkamaz. Gelin görün ki, gözümüzün karanlığa, burnumuzun pis kokuya, ruhumuzun rezilliğe alışması gibi envai çeşitteki kepazelikler karşısında derin sessizliğe sahibiz. Skandallar vaka-i adiyeden sayılıyor. 
Antalya’nın sahillerine uzvu olmayan cesetler vuruyor, günler sonra açıklama yapılıyor. Hatay’da Asi nehrinin sulama kanallarında yine cesetler bulunuyor, bir muamma.
Hiç aklınıza gelir mi? Öyle 1 kilo, 10 kilo değil tam 568 kilo uyuşturucu bu ülkenin havalimanına iniyor. Yakalanıyor yakalanmasına ama uyuşturucu şebekeleri, yarım tondan fazla uyuşturucuyu en sıkı kontrollerinin yapıldığı, iğnenin dahi görüldüğü havaalanına indirmeyi düşünecek kadar rahatlar. Bu rahatlık ve cesaret, bir organizasyon ve bu organizasyonu yapacak ağ oluşturulmadan mümkün mü?  
Daha vahimi de var. Bildiğiniz üzere bir süre önce İstanbul Esenyurt’ta bir tekel bayisini basanlar iki kişiyi öldürdü. Dağ başında değil Türkiye’nin en büyük şehri İstanbul’da kameraların önünde cinayet işleyenlerin, öldürdükleri şahısların ailelerine yaptıkları teklifler dehşet verici. Katiller, maktul Batuhan Bayındır’ın ailesine 3 milyon TL, ev, araba, kamyonet teklif ediyor. Yunus Emre Erzen’in ailesine yapılan teklif ise tam anlamıyla kan dondurucu.
Avukat Kerim Bahadır Şeker şöyle diyor:  
"Davadan şikayetimizi çekmenin karşılığı yapılan teklif: “40 MİLYON TL + 13 YAŞINDA ERKEK ÇOCUĞU + 11 YAŞINDA KIZ ÇOCUĞU”. Erkek çocuğunu istersen, kendi çocuğunun canına karşılık kurban et, ister önüne işçi yap; kız çocuğunu istersen yine kurban et, isterse 18 yaşına gelince kendine gelin yap, isterse hizmetçin… 2024 yılındayız, köle ticaretini andıran kan dondurucu bir teklif yapılıyor. Bu çocukların bulunup devlet tarafından güvence altına alınması için mahkemeye talepte bulunduk. Esenyurt tekel cinayetinde hak arama mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Saygılarımla"
Bu cinayeti işleyenler kimlerdir ve ne iş yapmaktadırlar? Cezaevinden kurtulabilmek için 100 trilyona yakın bir parayı hemen nasıl bulabiliyorlar? Hepsinden beter olanı, 13 yaşındaki erkek, 11 yaşındaki kız çocuğunun hayatı, bir cinayet masasında nasıl pazarlık konusu yapılabiliyor? Bu ne cürettir böyle? Canları pazarlık masasına sürülen çocukların hakkını kim koruyacaktır? Mesela davacı taraf, olur ya kabul etse ne olacaktır?
Anlaşıldığı kadarıyla Türkiye’de paralel bir hukuk var ve geçerli olan da temel yazılı metinlerde tanımlanan değil her bir olay için kişinin konumuna gücüne, maddi zenginliğine bağlı bir işleyiş sözkonusu. 
Herkes işgal ettiği makam, sahip olduğu maddi güç ve nüfuz ölçüsünde krallığını ilan etmiş gibi bir görünüyor. 
Liyakat, hukuk, etik kurallar geçerli olsa Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, ailesini Merkez Bankası’na taşıyıp anne babasına koruma polisleri, özel hizmetli tahsis edebilir mi?  Ve babası, bir çalışanı işten atabilir mi? 
Bunların hepsi bizde mümkün… Çünkü, George Orwell'ın dediği gibi
“Aslında hiçbir şey yasadışı değildi, çünkü artık yasa diye bir şey yoktu”