Tarikat ve cemaatlerin baskısıyla İstanbul Sözleşmesi'nin kaldırılması gündeme geldiğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan'ın yöneticisi olduğu Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM, sözleşmeyi desteklediklerini açıklamıştı. KADEM Başkanı Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu ve Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar'ın da katıldığı basın açıklamasında, 'Kadın cinayetlerini önlemek üzere getirilmiş bir düzenlemenin günah keçisi ilan edilmesini anlamak pek mümkün gözükmemektedir. Cinayetler gerçekten arttıysa burada bakılması gereken pek çok değişkenli sosyolojik ve psikolojik toplumsal süreçlerdir' denilmişti.
Gelin görün ki, Sümeyye Erdoğan'ın varlığı bile bu sözleşmeyi yaşatmaya yetmedi; tarikatlar, KADEM'e galebe çaldı ve Türkiye, tek imza ile çekildi. Ne Erdoğan, kızının derneğinin görüşlerini dikkate aldı ne de kızı ve kurucusu olduğu dernek itirazlarını devam ettirdi sözleşmenin kaldırılmasına karşı bir kadın mücadelesini örgütlemek üzere harekete geçti.
Gelenek bozulmamıştı; erkekler sesini yükseltmiş, onlar da biat etmişti; yani dini duyarlılıklardan hareketle kadına bir kez daha erkeğe tabi olma görevi verilmişti.
Şimdi aynı durum, 6284 sayılı kanun vesilesiyle yaşanıyor. Yeniden Refah Partisi'nin AKP ile ittifak görüşmelerinde bir koşul olarak değiştirilmesini istediği, Hizbullah'ın siyasi kanadı HÜDA PAR'ın da aynı şekilde itiraz ettiği bu yasa, şiddet gören ya da bu yönde bir tehdit altında bulunan kadın, çocuk, aile bireyinin korunmasını ve alınacak önlemleri kapsıyor. Yasada kadına boşanma hakkı da tanınıyor.
Yeniden Refah Partisi, bu koşulun kabul edildiğini açıklayınca, AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin, '6284 kırmızı çizgimizdir' diyerek, yasanın lehinde olduğunu söyledi. Aile Bakanı Derya Yanık da '6284 sayılı kanunun ruhuyla ve mevcudiyetiyle varlığı son derece önemlidir. Varlığının tartışmaya açılması dahi bizce kabul edilemez' dedi.
Her iki ismin de hemen hedef haline getirilmesinden anladık ki, memlekette Taliban zihniyeti epey kök salmış. Sosyal medya kullanıcıları, iktidara yakın gazetelerin yazarları, bu isimlerin aday gösterilmesi halinde oy vermeyeceklerini duyurdular. AKP yöneticileri linç edilen Yanık ve Zengin'e pek sahip çıkmamış görünüyorlar. Çünkü AKP'nin iç dünyası da kadınlar söz konusu olduğunda HÜDA PAR'dan, Yeniden Refah Partisi'nden pek de farklı değil. Arada küçük nüanslar bulunsa bile hepsi kadının yerinin evi olduğunu düşünüyor ve çalışma hayatı içinde yeralmasına sıcak bakmıyor. Kadının kocası tarafından dövülebileceğine inanıyorlar ve dövme hakkını da Kuran-ı Kerim'deki ayetlere dayandırıyorlar. Dolayısıyla 'sükût ikrardan gelir' atasözünü doğrulayan bir durum var burada.
6 yaşındaki bir çocuğun yaşça kendisinden çok büyük bir adamla evlendirilmesi karşısında lal olmuş bir camianın Zengin'e sahip çıkmasını beklemek de saflık olur herhalde.
Tarikat ve cemaatlerin AKP üzerindeki etkisi kadar Erdoğan'ın bu iki partiden gelecek üçbeş oyu gözden çıkaramayacak ölçüdeki siyasi çaresizliğini de gösteren bu durumun kadınlar açısından ne büyük tehlike yarattığı çok açık. Kadına şiddeti meşru gören yani cezasız bırakılmasını savunan geniş bir kitlenin varlığını bilmek hakikaten korkutucu...
Özlem Zengin sonunda pes etti. Tıpkı KADEM gibi… 'Artık bu kanunla ilgili hiçbir şey söylemek istemiyorum. Yorgunum. Camiamızın içinde bulunduğu durumu değerlendirirken de hüzün duyuyorum. Artık bu konu hakkında fazla konuşmak istemiyorum. Hedef haline geliyorum' diyerek tartışma alanından çekildi. Böylece, bir kadın daha susturulmuş oldu. Örgütlü dinselliğin ürettiği bağnazlık, karanlığı bir ton daha koyulaştırdı ve İslamcı camianın içindeki birini dahi boğup bir kenara attı. Mahallenin sınırları öyle dar ki, orada Özlem Zengin'in dindarlığı, türbanlı olması bile anlamını yitiriyor.
Bu, tam da Prof. Dr. Şerif Mardin'in yıllar önce dikkat çektiği mahalle baskısından başka bir şey değil. Mardin'in sözlerini hatırlamakta fayda var:
'Bazı İslami alt çevreler ortaya çıkıyor. Bunda günümüzün gelişmiş imkanları da etkili oluyor. Mahalle havası dediğim şeyin bu İslami alt çevrelerde yeni bir şekil aldığına inanıyorum. Bu yeni şekil AKP'yi döver. Demek istiyorum ki, AKP uzun vadede eğer böyle bir hava gelişirse ona biat etmek zorunda kalabilir'