Türkiye çok ilginç bir ülke...

Ülkede 16 yıllık bir iktidar var...

Ve ekonomi hızla krize sürükleniyor...

Böyle bir durumda siyasi iktidarın yıpranması muhalefetin ise güçlenmesi gerekir diye düşünüyorsunuz...

Ama tam tersi oluyor...

Siyasi iktidar gücünü giderek artırırken muhalefet partileri iç krizlerle boğuşmaktan başını kaldırıp başka işe bakamıyor.

***

Bu durumun nedenlerini o partilerin liderlerinin ya da sözcülerinin açıklamalarına bakarak değerlendirmeye kalkmanın hiçbir anlamı yok...

Çünkü muhalefet partilerinin içindeki 'muhalif' ve 'muvafık' hiziplerin sözcülerine göre mesele kişilerde düğümleniyor...

Kılıçdaroğlu ve arkadaşları karşılarındakileri 'koltuk sevdalısı' olarak nitelerken, onlar da partiyi yöneten ekibin yenilgilere abone olduğunu kendilerinin o koltuğa oturması durumunda her şeyin bir anda güllük gülistanlık olacağını savunuyor.

***

Şu anda krizin CHP ve İYİ Parti'de yoğunlaşması diğerlerinin daha iyi durumda olduğunu göstermiyor...

Tam aksine, onlar artık krizi yapısal bir hale dönüştürmüş ve yüzde 1'in altına demir atmış durumdalar...

O nedenle biz muhalefeti analiz ederken ağırlıklı olarak CHP ve İYİ Parti üzerinde duracağız.

***

CHP'den başlayalım...

CHP cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında uyumlu bir görüntü sergilemişti...

Tüm parti başkanlarının Cumhurbaşkanlığa aday olduğu koşullarda Kılıçdaroğlu'nun 'ezeli ve ebedi rakibi' İnce'yi adaylığa teşvik etmesi kendisinin siyasi hırslardan ne kadar uzak ve ne kadar yüce gönüllü olduğunun göstergesi gibi sunulmuştu... Ama işin doğrusu, daha işin başında Recep Tayyip Erdoğan ile İnce görüşmesinde Erdoğan'ın söylediği gibi Kılıçdaroğlu'nun İnce'yi 'ince bir yöntemle' harcamak istemesiydi.

***

Hiç kuşkusuz İnce de bunun farkındaydı...

Ama o tabir caizse hiç 'bozuntuya vermedi' ve kendi hesabını yaptı...

Eğer CHP rozetini çıkarak 'tüm milletin adayı' görüntüsünü verebilir ve 'en çok oy alan muhalif aday' pozisyonunu elde edebilirse, ilk turda Erdoğan'ın seçilememesi durumunda büyük bir olasılıkla tüm muhalif oyları toplayacak ve seçimi kazanabilecekti.

***

Ne var ki yapılan hesap tutmadı...

Ve seçim sonrasında CHP'deki yapay uyum sona erdi...

Kılıçdaroğlu'na saygılarını sunan ve artık ona karşı yarışa girmeyeceğini açıklayan İnce, tekrar parti içi mücadeleye ağırlık verdi... CHP yönetimi de bu durum karşısında klasik 'delegeye selam yola devam' siyasetini uygulamaya koydu.

***

Bu 'delegeye selam' siyasetinin biraz üzerinde durmak gerekiyor...

Çünkü CHP'nin en büyük sorunlarından birini bu oluşturuyor...

Normal bir partide delege tabanın eğilimini yansıtır...

CHP'de ise tam tersi oluyor.

Daha açık söyleyelim...

CHP, kuruluş felsefesi açısından klasik bir sosyal demokrat parti değil...

Aksine kurulduğu dönemin sosyal demokrat partilerinin kendi emperyalist yönetimlerine tam destek verdikleri koşullarda bu siyasi akımların tümüne karşı mücadele ederek kurulmuş bir 'milli devrim' partisi...

Yani genlerinde sosyal demokraside olduğu gibi emperyalist politikalara tabiyet değil, milli egemenliği korumayı esas alan anti emperyalist bir 'öz' var.

***

CHP'nin yönetimleri ise yıllardan beri bu 'öz'ü unutup, 'sosyal demokrat' olmaya özeniyor...

'Özeniyor' diyoruz çünkü Türkiye'de sosyal demokrasinin toplumsal tabanı olan bir 'işçi aristokrasisi' olmadığı için gerçek bir sosyal demokrat parti oluşturmanın koşulları da yok...

Tıpkı, klasik bir burjuvazi olmadığı için liberal bir parti oluşturmanın imkanı olmadığı ve 'liberal' etiketiyle kurulan tüm partilerin ya 'tabansız' olarak kalması ya da fiilen 'İslamcılık' ya da benzeri 'muhafazakar' politikalar yürütmesi gibi!

***

Bu durumda CHP'de parti yönetimi ve ona bağlı delegeler bir tür 'çıkar koalisyonu' oluşturuyor...

Bu koalisyon tabanın hala sadakat gösterdiği 'millici' başka bir deyişle 'ulusalcı' eğilimden doğal olarak rahatsızlık duyuyor. Ve bu eğilimin temsilcilerini en kısa zamanda şu ya da bu nedenle partinin dışına atarken Kemal Derviş gibi Dünya Bankası ve IMF patentli 'memurlardan' veya Bekaroğlu gibi 'öteki mahalle' mensuplarından medet umuyor.

Bu konuya devam edeceğiz.