Doğrusu İstanbul’dan Beşiktaş galibiyetinin verdiği yüksek moralle dönen Gençlerbirliği’nden kimse evinde karşılaşacağı Konyaspor karşısında yenilgi beklemiyordu.

Çünkü bu karşılaşma kelimenin tam anlamıyla 6 puanlık maçtı. Rakip evinde oynadığı son 2 maçtan yenik ayrılınca teknik direktör Recep Uçar topun ağzına gelmişti. Yani her ne kadar yönetim “biz hocamızın ardındayız” diye açıklama yapsa da Ankara deplasmanında alınacak olası bir yenilgi sonucunda Recep Hocayla yolların ayrılacağı kesin gibiydi.

Böyle bir mücadelede kâğıt önünde avantajlı görünen Başkent ekibiydi… Üstelik Konya’yı evinde deviren Beşiktaş’ı mabedinde yenmeyi başarmıştı. 6 futbolcusu sakat olmasına karşın ideal kadrosunu oluşturmuş gibiydi… 4 haftadır kaybetmiyordu. Takımın moral motivasyonu da yerindeydi. Bu maçtan da 3 puan aldığı takdirde çıkışını sürdüreceği gibi Konyaspor’u yakalayıp, tehlike hattından da 3-4 sıra uzaklaşarak rahat bir nefes alabilecekti.

Tabi ki hiçbir maç oynanmadan kazanılmazdı, eskilerin dediği gibi top yuvarlaktı, ne olacağı kolay kolay kestirilemezdi.

Hüseyin Eroğlu da “kazanan takım bozulmaz” mantığıyla Eryaman’a Beşiktaş maçının kadrosuyla yer aldı. 10.dakikada Muleka’nın köşeye giden şutunda kaleci Erhan güçlükle topu kornere atarak tehlikeyi önleyince kırmızı- siyahlılar daha da morallendi ve konuk takıma yavaş yavaş baskısını hissettirmeye başladı. 24’ten itibaren art arda 3 etkili korner atışı, golün habercisi gibiydi. İlkinde Goutas’ın savunmadan seken kafa vuruşunda Bahadır Güngördü güçlükle kornere çeldi. Diğerinde ise Zan Zuzek’in kafa vuruşunda da Adil Demirbağ topu kale çizgisinden çıkardı. Süren baskı nihayet 28’deki atak sonucu golle sonuçlandı. Göktan Gürbüz’ün ceza alanı dışından çıkardığı müthiş şutta top direğe çarpıp Oğulcan Ülgün’ün önüne düştü. Bu futbolcu da düzgün bir vuruşla eski takımına attığı gole sevincini tam olarak yaşayamadı.

Estetik olarak göze hoş gelen bu gol, sanki Gençlerbirliği’ne el freni oldu. Skoru koruma düşüncesi ile mi yoksa taktik olarak geriye çekilme düşüncesi mi kimse anlayamadı. Bu anlaşılmazlık konuk takımın da işine yaradı. Üzerindeki baskı hafifleyince önce oyunda dengeyi sağladı, ilk yarının sonuna doğru da Başkent ekibine karşı bariz üstünlük kurdu. 45’de Andzouana’nın ortasına Muleka kafayı vurdu, kaleci Erhan yine uzanarak topu kornere attı. 45+2’de ise Jinho Jo, yaptığı ortayla Gençlerin ceza sahasını karıştırdı, kaleci Erhan ile Thalisson’un anlaşmazlığından yararlanan Umut Nayır’ın kafa vuruşunda meşin yuvarlak, 90 tabir edilen köşeden ağlara gitti.

İkinci yarının hemen başında, kırmızı-siyahlıların eşitlik yüzünden yaşadığı moralsizlikten yararlanan konuk takım yine Thalisson’un ayağından seken topu kapan Ndaao’nun pasını alan Enis Bardi ile öne geçmeyi başardı.

Bu golden sonra Gençlerbirliği oyundan tamamen koptu. Eroğlu, takımın ofans gücünü artırmak için oyuna aldığı Metehan Mimaroğlu, Sekou Koita, Abdurrahman Dursun ve müthiş transfer Henry Onyekuru sonucu değiştiremedi. Hele Onyekuru’nun topa 2 kez dokunması dışındaki müthiş cabası görülmeye değerdi! Bu futbolcunun takıma verdiği zarar inanılmaz ölçüde… Sakatlığının geçtiğini hocası da teyit etti ama ne zaman katkı verir durumu Allah’a kalmış.

Yenilen 2 gole de istemeyerek de olsa katkı veren şanssız Thalisson’un 90+7’de 2.sarı karttan haftaya oynanacak Göztepe maçında cezalı duruma düşmesi ise profesyonel bir futbolcuya yakışmayacağı gibi affedilecek bir olay da değil.