Demokrat Parti'nin Büyük Günahı-(!)

Literatürde Köy Enstitüleri, 'Özgün Türk Buluşu' olarak değerlendirilir. Bozkırın ortasında 'Devrimci Atılım Yuvaları' olarak anılır. Yaşatılsaydılar bugün ülkemiz, eğitimde yaşadığımız bunalımlara düşmeyecekti.

***

Kuruluşlarından 71, tamamen kapatılışlarından bu yana geçen 67 yıl sonra; gündemden düşmeyen bu öğretim yuvaları; bugün bile gündemdedir. Bu okulları kuranlara, bu okullardan yetişen 17 bin öğretmenden çok azı hayattadır. Gün geçmez ki, onların yitirildiği haberi medyalarda gündem oluşturmasın. Sonsuzluğa göçenlere rahmet-saygı; yaşayanlarına selam ve saygı sunuyorum.

***

Kapatılmasalardı akla-bilime dayalı bir çağdaş eğitimimiz-öğretimiz olacaktı. Bugün yaşanan karmaşa-kargaşa yerine- ulusal ve evrensel- eğitimimiz olacaktı. Keza, 'Eğitimin dinselleştiği, Hukukun siyasallaştığı' bir dönemi yaşamayacaktık.

***

Köylü kentler nitelememin birçok nedeni var: Bunların başında, eğitime ayrılan bütçe ödeneğinin yetersizliği geliyor. Diyanet İşleri Bütçesinin; 7 bakanlık toplamından daha büyük oluşu dikkat çekiyor. Hatta ek bütçe bile veriliyor. Ortalama bir köyde 3 camide, 3 İmam- 3 Müezzin görev yapıyor. Köylerini bu ikiliye terk eden bir sistem oluştu…

***

Köylü kentler nitelememe gelince; siyasi iktidarlar köylerden büyük kentlere göçü yeğlediler. Bu kentlerde varoşlar oluştu. Kentler, ıkış tıkış bir yerleşimle- betonlaştı, üreten köylüden, tüketen ve yoksullaşan- bir kesim oluştu… Son yıllarda bu kesimin köylerine dönüşünü de yaşıyoruz.

***

Köy Enstitülerini kuran anlayış; köyün ve köylünün köyünde üreten bir köydü. Muhtarın ve İmamın yanına öğretmeni koymaktı. Taşımalı eğitimle, öğretmen köyden uzaklaştırıldı. Muhtarlar, şehirlere yerleşince köyler gene imama kalmıştı. Son çeyrek yüzyıl boyunca yaşadığımız gerçek, ne yazık ki budur.

***

Bütün bu gelişmeler ışığında büyük kentlerdeki yığılma, köylünün oy deposu olarak görülmesine yol açtı. Eğitim yaz-boz tahtasına dönüştü. Pıtrak gibi üniversiteler arttı, İmam Hatipler erkeklerden sonra kızlar için de devreye girdi. Öte yandan, öz-üvey evlat misali durumlar ortaya çıktı. 20 yılda 7 Bakan değişti. Kaç kez sistem değişti. Müfredatlar değiştirildi. Sınav yolsuzlukları gündemden düşmedi. Okulları bitiren- hatta birkaç diplomalı gençlerin iş bulamadığı; yurt dışına gittiği gerçeği- yaşanıyor. İşe alımlarda parti aidiyeti uygulanıyor.

***

Köyden kentlere göçen insanımız artık ne köylüdür ne de şehirli. Kentlerin kimliği, kişiliği, belleği yok edildi… Hak, hukuk, adalet her şey tek merkezden yönetiliyor. Cumhuriyetin bütün kazanımları; hatta Cumhuriyetin kendisi bile tartışmalı hale geldi. Cumhuriyet Laiklik-Laikçilik gibi tartışmalarla yozlaştırılıyor. Kalkınmayı, betonlaşan şehirler olarak algılayan bir zihniyet yerleşti.

Kısacası, ülke kabuk değiştirdi. Toplum, gençlik, iş dünyamız, kültür-sanat anlayışımız akıl-bilim dışılığını yeğleyen bir yönetimle felaketlerle boğuşuyor.