Son yazımızda İngiltere ve Yunanistan'ın, Anadolu'da işgal macerasına girişirken kendi denetimleri altındaki Padişahın ve onun çevresindeki işbirlikçilerin Anadolu'daki Müslüman halk arasında ciddi bir direnişin oluşmasını engelleyeceklerini düşündüklerini...

Ancak Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın, İngiliz, Fransız ve Yunan ordularından İstanbul'un organize ettiği 'Hilafet Ordusu'na kadar uzanan bir cephenin tüm çabalarını boşa çıkararak 30 Ağustos zaferiyle başarıya ulaştığını...

Ve bu zaferin, Türkiye'nin uluslaşması ve çağdaşlaşmasında önemli bir rol oynadığını hatırlatmıştık.

***

Fransa'da yaşayan Lübnanlı romancı ve deneme yazarı Amin Maalouf, 2009 yılında yayınlanan'Çivisi Çıkmış Dünya' kitabında Halife unvanını taşıyan 500 yıllık bir hanedanın engelleme çabalarına karşın başarıya ulaşan dünyanın bu ilk ulusal kurtuluş savaşının daha sonra nasıl bir 'çağdaşlaşma' devrimine dönüştüğünü irdeler...

Maalouf'a göre bu devrimin başarısının sırrı, onun önderi Mustafa Kemal Paşa'nın halkın onurunu çiğnetenlere karşı cesaretle mücadeleye atılması ve karşılaşılan büyük güçlüklerin üstesinden gelerek bu zorlu mücadeleden başarıyla çıkmış olmasıdır...

Okuyalım:

'Birinci Dünya Savaşının ertesinde bugünkü Türkiye toprakları çeşitli itilaf orduları arasında paylaşılırken ve Versailles'da ya da Sevres'de toplanan Batılı güçler duygusuz biçimde insanlara ve topraklara sahip olurken Osmanlı ordusunun bu subayı (Mustafa Kemal) galiplere hayır deme cesaretini göstermiştir. Birçokları karşılaştıkları haksızlıklardan yakınırken, Mustafa Kemal Paşa silaha sarılmış, ülkesini işgal eden yabancı birliklere karşı koymuş ve diğer güçleri tasarılarını gözden geçirmek zorunda bırakmıştır. Bu ender rastlanan tutum -söylemek istediğim hem yenilmez olarak ün salmış düşmanlarına karşı direnme gözüpekliğini sergilemesi, hem de bu savaşımdan galip çıkması- onun meşruiyet kazanmasına yol açmıştır. Kısa süre içinde 'ulusun kurucusu' konumuna gelen eski subayın Türkiye'yi ve Türkleri istediği gibi yeniden biçimlendirmek için uzun süreli bir gücü vardır artık. Azimle işe koyulur. Osmanlı hanedanına son verir, halifeliği kaldırır. din ile devlet işlerini birbirinden ayırır, sıkı bir laik sistem kurar, halkından Avrupalılaşmasını ister (...) Halkı da onu izlemiştir. Çok da şikayet etmeden, gelenekleri ve inanışları altüst etmesine izin vermiştir. Neden? Çünkü halkını gururlandırmıştır. Halka haysiyetini veren kişi ona pek çok şeyi kabul ettirebilir.' (s. 80-81)

***

Bu olay, 1980'li yıllarda dünyayı birbiriyle çatışan farklı 'medeniyetlere' bölerek şekillendiren...

'Batı uygarlığı'nın yalnızca ABD ve onun müttefiki Avrupalı ülkelere özgü olduğunu, başka medeniyetlere mensup ülkeler tarafından benimsenemeyeceğini öne süren ...

Kuzey Afrika'dan Orta Asya'ya kadar uzanan 'İslam medeniyeti' havzası içinde yer alan Türkiye'nin ise Pakistan, Afganistan, Somali gibi ülkeler ile aynı kaderi paylaşmaya mahkum olduğunu savunan 'küresel emperyalizm'in akıl hocası Samuel Huntington'un tezini yüz yıl önce yerle bir etmiştir.

***

Ne var ki, günümüzde Türkiye'nin ve 'İslam alemi'nin içinde bulunduğu durum, bu olguyu yeniden tartışmalı hale getirmiş bulunmaktadır...

Bu karanlık tablo nedeniyle, Amin Maalouf, 2019 yılında yayınlanan 'Uygarlıkların Batışı' başlıklı kitabında şu yargıya varmıştır:

'XX. yüzyıl sona ererken dünyaya artık 'medeniyetler' özellikle de dinler 'çatışması'nın damga vuracağı söylendi. Ne kadar üzücü gelirse gelsin, bu öngörü olgular tarafından yalanlanmadı.'

***

Bu karamsar saptamanın yapılmasında hiç kuşkusuz Türkiye'de 1980'den bu yana yaşanan değişim de rol oynamıştır. Üstelik bu değişim yalnızca Türkiye ile sınırlı kalmamıştır... 'Atatürk Türkiyesi'nin tüm Müslüman aleminde yarattığı 'çağdaşlaşma' ve 'modernleşme' akımları günümüzde neredeyse tümüyle tersine dönmüş bulunmaktadır...

Ancak Maalouf'un kitabının adından da anlaşılacağı üzere bu çözülme ve gerileme eğilimi yalnızca İslam alemini değil hemen tüm 'medeniyet bölgelerini' etkisi altına almış durumdadır...

Ve tam da bu nedenle, 30 Ağustos zaferi ve onun açtığı yol hala bir 'umut ışığı' gibi parlamaktadır.

(Bitti)