Yukarıdaki yazının başlığı ilk bakışta bir çok insana garip gelebilir...

Elbette seçimlerin galibi de belli mağlûbu da!..

Ne var ki meseleye biraz daha derinden bakıldığında işlerin bu kadar basit olmadığı görülüyor.

***

Önce kazanandan başlayalım...

1 Kasım 2015 seçimleri baz alınırsa AKP son seçimden bu yana yaklaşık yüzde 7 oranında oy kaybetmiş bulunuyor... Buna karşılık seçimler öncesinde büyük oranda oy kaybettiği düşünülen koalisyon ortağı MHP oy oranını koruyor... MHP'den kopanların kurduğu İYİ Parti'nin de barajı geçecek kadar oy aldığı düşünülürse AKP'den kopan oyların MHP'ye kaymış olma ihtimali güçleniyor...

Bu da, iki ortak arasındaki ilişkilerde işbirliği kadar rekabetin de önemli bir rol oynayacağını gösteriyor.

***

Öte yandan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanarak yetkilerini artırsa da bu yetkileri istediği yönde kullanması eskisine göre daha zor hale geldi...

Çünkü AKP artık tek başına iktidar olamıyor...

Bu da onu siyasal yaşamında keskin dönüşler bulunan ve kimi zaman koalisyon ortaklarına hazırladığı sürprizlerle tanınan MHP lideri Devlet Bahçeli'ye mecbur kılıyor.

***

AKP'nin karşısına çıkan bir başka sorun Başkan ile parlamento arasındaki ilişkiler konusu...

'Türkiye'ye özgü başkanlık' sistemi tasarlanırken iki nokta üzerinde çokça durulmuştu... O da koalisyonların taşıdığı mahzurlar ve Cumhurbaşkanlığı ile parlamento arasındaki koordinasyonda yaşanan sorunlardı... İddialara göre yeni sistemde cumhurbaşkanı kendi hükümetini kuracağına göre koalisyonlara ihtiyaç kalmayacak ve parlamento ile sorunlar yaşanmayacaktı...

Oysa şimdi Cumhurbaşkanı'nın kuracağı hükümet bir tür koalisyon hükümeti olmak zorunda ve parlamentoda bu koalisyonun karşında üç partili bir 'ittifak' yer alıyor.

***

AKP'nin dolayısıyla Cumhurbaşkanı'nın karşısına çıkan bir diğer sorun ekonomi...

Bilindiği gibi ekonomide ağırlaşan sorunlar bugün doğmuş sorunlar değil... Gerek borç sorunu gerekse enflasyon, işsizlik ve devalüasyon gibi sorunlar yıllar boyunca izlenmiş politikaların ürünü... Ancak yakın zamana kadar ekonomiye giren yüksek miktarda sıcak para ve özelleştirme gelirleri sayesinde bu sorunların kitlelere yansıması hafifletilmişti...

Eğer seçimleri İnce kazansaydı, hiç kuşkusuz biriken sorunların faturası ona çıkacaktı...

Ve İnce, büyük ihtimalle 1999'da iktidara gelen ancak kemer sıkma politikaları izlemek zorunda kaldığı için siyasi yaşamı sona eren Ecevit'in durumuna düşecekti...

Şimdi ağırlaşmış bulunan ekonomik sorunlarla uğraşmak zorunda kalan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve 'Cumhur İttifakı' olacak.

***

Önümüzdeki dönemde dış politika alanında da işler zorlaşacak...

Bir kaç yıl öncesine kadar dış politikada bir şablon vardı... Türkiye, ABD'nin başını çektiği Batı ittifakının 'sarsılmaz' bir parçasıydı... Bu ittifak, NATO üyeliği ve AB aday üyeliği ile perçinlenmişti...

Artık bu şablon geçerli değil... Son yıllarda yaşanan sorunlar nedeniyle Türkiye ile ABD ve AB'nin arası açıldı... Sorunların en başta gelenleri ise 'açılım' ve Türkiye'nin Rusya ile yakınlaşmasıydı.

***

Burada 'Açılım yeniden başlatılabilir ve 'Batı' ile ilişkiler onarılabilir mi?' sorusu akla gelebilir....

Ne var ki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın MHP ile koalisyon kurması nedeniyle 'açılım'ın yeniden gündeme getirilmesi artık daha zor hale geldi...

Bu da ABD ve AB ile yaşanan sorunların bir şekilde devam edeceği anlamına geliyor.

***

Diğer taraftan ABD ile Rusya arasındaki ilişkilerin giderek gerginleşmesi giderek çatışan güçler arasında bir denge kurmayı da imkansız kılıyor...

Türkiye'nin Rusya'dan S-400 füzelerinin almasına ABD'nin gösterdiği tepki ve ABD Senatosu'nun F-35 uçaklarının satışına koyduğu kısıtlamalar Türkiye'yi çıkmaza sokuyor...

Eğer S-400 füzelerinin satın alınmasından vazgeçilirse bu kez Rusya ile ilişkiler bozulacak.

***

Kısacası, 'kim kazandı, kim kaybetti?' sorusunun cevabını bugünden bulmak o kadar kolay değil...

O nedenle biraz beklemek ve gelişmeleri izlemek gerekiyor.

Bir sonraki yazımızda 'kaybedenlerin' durumuna göz atacağız.