Siyasal İslamcı iktidarın 'top sektirmekten' hoşlandığı bazı konular var ki, bunların başında Alevilik geliyor. Genetik kodlarında yer alan, bilinçaltına yerleşmiş dolayısıyla bir türlü söküp atamadığı Sünni reflekslerini bütün inançlar karşısında tarafsız olması gereken devlete ölçüsüz şekilde boca ederken sorunu çözüyormuş gibi görünüyor ama aslında işi daha da çetrefilleştiriyor.
Aleviler en az beş asırlık geçmişi bulunan bir tanınma sorunu yaşıyor. Osmanlı İmparatorluğu'nda 'mülhid, mürted' gibi dinsel tanımlamalarla dışlanan Aleviler, Cumhuriyet döneminde yurttaşlık statüsü ile sisteme dahil edildi ama gerçekte inançları yine kabul görmedi. Sünni muhafazakarlığın hegemonyası altında siyasi konjonktüre göre zaman zaman fiziki varlıkları imha edildi zaman zaman da inançlarına müdahale yoluna gidildi.
AKP, 2009 yılında Alevi açılımını başlattığını duyurarak bir dizi çalıştay düzenledi; gazetecilerden politikacılara, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden dini kanaat önderlerine kadar neredeyse dinlemediği kimse kalmadı; burada ifade edilen görüşler her biri tuğla kalınlığındaki yayınlarla yazılı hale de getirildi. Aradan 10 yılı aşkın bir zaman geçti; 'sessiz ve derin'den yürütülen faaliyetleri saymazsak somut hiçbir bir adım atılmadı.
'Sessiz' ve 'derin'den kastettiğim şey, iktidarın devşirilmiş veya devşirilmeye çalışılmakta olan isimler aracılığı ile yürüttüğü faaliyetler. Örneğin Kültür Bakanlığı organizasyonu ile Alevi dedelerini Kerbela'ya götürmesi, gri pasaport verdiği dedeleri Avrupa'ya yollayarak iğdiş edilmiş bir Aleviliği kabul ettirmeye çalışması vs yürüttüğü yer altı faaliyetlerinden bazıları…
Bütün bu yer altı faaliyetlerine mesai harcayan iktidar, gelin görün ki, zorunlu din dersleri ve cem evleriyle ilgili AİHM'de açılan ve Alevilerin lehinde sonuçlanan davalar sözkonusu olduğunda iç hukukta yapması gereken düzenlemeler için kılını dahi kıpırdatmadı. Yaptığı ufak tefek değişiklikler ise hem AİHM'e hem de Alevilere karşı oyalama, göz boyama taktiklerinden ibaret…
Son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta Şahkulu Dergahı'nda bir paket açıkladı. Paket şu:
'Alevi Bektaşi vatandaşlarımızın ve onların etrafında bir araya geldiği mekanların tüm meselelerinin devlet nezdinde takibini ve yürütmesini yapacak kurumsal bir yapı kuruyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığımız kendi bünyesinde kuracağımız Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, muhtarlıklara, derneklere, belediyelere, federasyonlara bağlı cemevlerinin tamamının yönetimini yürütecektir. Cemevi hizmetlerinden eğitim faaliyetlerine kadar tüm çalışmalar, bu kurumsal yapı altında kamu güvencesi desteği ve denetimiyle yürütülecektir. Böylece cemevlerinin aydınlatma, içme ve kullanma suyu, yapım, onarım, bakım giderlerinin karşılanması ve imar planlarındaki yeriyle ilgili tüm sorunlar çözülmüş olacaktır. Aynı şekilde cem evlerinde erkan hizmetlerini yürütmekten sorumlu Alevi Bektaşi inanç önderlerinden talep edenlere de bu kurumsal yapı bünyesinde kadro verilebilecektir. Ülkemizin demokratikleşme reformlarının en önemlilerinden biri olduğuna inandığım bu adımların ülkemize, milletimize, Alevi Bektaşi kardeşlerimize hayırlı olmasını diliyorum.'
AKP, Alevi örgütleri tarafından 'darbe' olarak ifade edilen bu paketle, sorunu kendi Sünni reflekslerine uygun biçimde çözmeye çalışıyor gibi görünüyor. Çünkü, Alevilerin, cem evlerinin devlet kurumu haline getirilmesine dair bir talebi yok.
Yapılan çok açık.
AKP, Aleviliğe kayyum atadı.