Bundan birkaç yıl önce sosyal medyaya düşen ibretlik bir görüntüde, memleketin her bir köşesine sinmiş çarpık dindarlık anlayışı belleklerimize kazındı. Güvenlik kamerasının kaydettiği görüntülerde cemaat, namaz kılıyor. O sırada mümin kardeşleriyle aynı safta duran biri kalp krizi geçirerek yere yığılıyor. Gelin görün ki, cemaatten tek bir kişinin bile kılı kıpırdamıyor. Adam can çekişiyor onlar namaz kılmaya devam ediyorlar. Müdahale ancak namaz bittikten sonra yapılıyor yapılmasına ama adam zaten mevta olmuş.

İslam ülkelerinin hali pür melali işte bu... Dinin şekilsel yanını esasa indirgeyerek işin özünü kaçırmak… Çok şaşırıyorum ve anlamakta zorlanıyorum. Müslümanlar, başlarına gelen felaketlerden ders çıkarmıyorlar ve aynı şeyleri biteviye yaşayıp duruyorlar. Niye? Oysa, öğrenmenin farklı yolları var; bunlardan biri de deneyimleyerek öğrenmek. Hani şu atasözünde denildiği gibi bazen bir musibet bin nasihatten daha etkilidir. Ama Müslümanlar nasihatle de musibetle de öğrenmiyor. Tehlike, afet davul çala çala geliyor; 'ben geliyorum' diye bağırıyor ama kimse önlemini almıyor. Dere yatağının içine yaptığı ev, sel felaketinde mezara dönüşüyor ama geride kalanlar o evin oraya neden yapıldığını sorgulamıyor, 'kader' deyip hayatını devam ettiriyor. Garip bir kadercilik anlayışı bu…

Malum kader yine gelip bizi buldu. Bartın'da Türkiye Taşkömürü Kurumu'na ait maden ocağında 41 işçimiz can verdi. 2014 yılında Manisa'nın Soma ilçesinde yaşanan ve 301 madencinin öldüğü maden faciası sonrası 'Bunlar olağan şeylerdir. Literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bunun yapısında fıtratında bunlar var. Hiç kaza olmayacak diye bir şey yok' diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bartın'daki ölümleri de kadere bağladı. 'Birileri dalgasını geçebilir ama önemli değil biz kader planına inanmış insanlarız. Bunun ne dünü ne bugünü ne yarını hiçbir zaman olmayacaktır, bunlar her zaman olacaktır bunu da bilmemiz lazım' dedi ve insan hatasından kaynaklanan hata, ihmal ve kusurların üzerini bir nevi örtmüş oldu.

Soma'da 301 can hayatını kaybetti; şu an içeride bir tek sanık yok. Büyük olasılıkla Bartın'da da öyle olacak. Oysa Sayıştay, 2019 yılında uyarısını yapmış.

Şimdi, bu raporun gereği yapılmış mı yapılmamış mı diye etkin bir araştırma ve soruşturma başlatılması gerekirken işi 'kader planı'na bağlamak olsa olsa ihmalkar yöneticileri rahatlatır. Bu da önlenebilir iş kazaları konusunda görevlerini yerine getirmeyen yöneticileri, iş adamlarını kurtarır.

Oysa CHP'li Faik Öztrak'ın paylaştığı bir veri, kaderciliğin sorgulanmasını apaçık ortaya koyuyor. Uluslar arası Çalışma Örgütü'nün verilerine göre 2019-2021 döneminde maden kazalarında hayatını kaybeden işçi sayısı sıralamasında Türkiye açık ara önde bulunuyor. Tam 189 insanı maden kazalarında kaybetmişiz. Bizden sonra 57 can kaybı ile Ukrayna var. Sri Lanka'dan Fransa'ya, Arjantin'den Almanya'ya kadar birçok ülkenin can kayıpları 10'un altında bulunuyor.

Bu istatistiğe bakıp sormadan edemiyorum. Müslümanların inandığı Allah, mümin kullarını hiç mi sevmiyor ki, bu kadar kazayı, yoksulluğu, sefilliği onların başına sarıyor. Bir ehl-i sünnet erbabı cevaplasa da biz de bilsek…

Halimiz camide herkesin gözü önünde ölen kişi ile aynı.

Biz can verirken birileri namaz kılmaya devam ediyor.