42 yıldır gazetecilik uğraşımı hep aynı çizgide olan gazetelerde sürdürdüm. Bana aykırı durumları gördüğümde bıraktım o gazeteleri. Hiçbiri için ısmarlama yazı yazmadım. Ama öyle bir döneme girdik ki; aile bireylerimin muhalefetine karşın ısrarla devam ettim. Edeceğim de. Bu şu anlama geliyor: İnanmadığım işe baş koymam, koyduğum her işin arkasında durdum. Buna doğrucu davutluk deyin isterseniz. Ne var ki, işlevimi sürdürmek pahasına ödünsüz bir tavır sergilemek için oto sansür de uygulamak zorundayım. Bu amaçla söz sırası bende demek istiyorum. Sansür, her zaman vardı. Her zaman da var olacaktır. Ne var ki, en kötü sansür yazarın kendini sansürlemesidir.

***

Biz Türkler, olağanüstü bir mizah ve yaratıcı akla sahip olduğumuz halde; neden yönetimler-yöneticiler basiretsizlik ve atalet içindedir diye sormaktan alamam kendimi. Kuşku yok ki, gazeteci 'ortak akıl sahibi'dir. Haberi koklar, habere gitmez. Sağduyusu ile kamuoyunun doğru haber alma/bilgi edinmesine aracılık eder. Bunun için de, ilkeli ve ahlaklı olmak durumundadır. Böylelerinin düşmanı da çok olur. İşte hapiste olanlar böyle gazetecilerdir. İktidar yetkilileri, her ne kadar onlar başka suçlardan tutuklu deseler de bu havada kalır. Sonuçta olayın kötü yanı, gazeteciliği meslek edinmede kuşku yaratan, caydıran bir ortam yaratılmış olmasıdır.

***

Ben doğduğumda Atatürk öleli 1 yıl olmuş. O günden bugüne katıksız Atatürkçüyüm. Çünkü ülkemi, memleketimi, insanımı yürekten seviyorum. Buna karşın hiç vefa da görmüş değilim. Sevgim gibi uğraşım da hep karşılıksızdı. Çünkü bir bedel karşılığı bunu yapmadım, yazmanın büyüsünü ve özgür kalemimi asla feda etmeyeceğimi bile bile uğraştım.

***

Memleketimin her şeyiyle ilgiliydim. Kulaklarım anten gibiydi. Gözü yumuk hiç gezmedim. Yaşadığım yerlerin siyasetinde, ticaretinde, kültüründe, sosyal yaşamında pek çok imzam var. Hiçbiriyle övünmedim bugüne kadar. Hatır için eleştirmedim kimseyi. Kalemimi asla kötüye kullanmadım. İşime, mesleğin etiğine ilkeli ve saygılı oldum her zaman. Bundan dolayı da kıvanç duyuyorum. Kimseyle sorunum yok. Paylaşımcı, öğretici, uzlaşmacı, hoşgörülü bir yapım ve tavrım var. Kıskançlık benim semtimde yoktur. Ne ki, bunca yıllık uğraşımda hiçbir şeyi sorun etmedim. Bilinçli bir yurttaş olmanın gereklerini ve sorumluluğunu, toplumcu -gerçekçi felsefemi özgürce yerine getirdim; getireceğim de.

***

Ülkemiz hiçbir ülkenin altından kalkamayacağı kadar ağır bir felaket yaşadı. Hala bugün bile dünya yardım yarışına koşarken ilk üç günde yitirdiğimiz zaman kaybı için kimsenin mazereti olmamalıydı. Bunu da başardık. Arif olanlar beni anlar. Arif olmayanlara ise zaten sözüm yok. Kimsenin bana aferin demesi için de yazmıyorum bunları. Necatigil öğretmenim şöyle diyordu: 'Ardımdan dökülen su, ne'm kalır dünyada.'

***

Bu felakette yitirdiğimiz canlara rahmet, yaralılara sağlık ve şifa diliyorum. Bir türküyü hatırlıyorum: 'Şafak söktü yine Sunam uyanmaz/ Hasret çeken gönül derde dayanmaz' ve 'Mapushane çeşmesi yandan akıyor yandan/ Ben verem oldum yar yoluna.'

Bizim yarimiz ise huzur dolu bir Türkiye'dir.