Ankara'nın hep genç kalan, kalacak olan şairlerinden birisiydi Kaan İnce.
Erken yaşta derinlik kazandırmıştı şiirine. Nedense o genç yaşına karşın ölüm temasını işleyip durmuştu… Dahası intiharı çağrıştırıyordu birçok şiirinde…
'Alnıma dayarım güz görümlük ömrümü, seherin cılız eliyle. / Uzaktaki vahşi güle hüzün kokarım. Ve ölüm ardıma leke / düşer, gözlerimden çekilen sıcaklık korkuluk yüzümde / soğur soğur, iki taş arasında yenilir kendine uzun yol.'
Böyle dizeler yazıyordu, Ankara Üniversitesi Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nin (DTCF) Sosyoloji Bölümü öğrencisi olarak.
Kadıköy'de (İstanbul), hem de adı 'Ümit' olan bir otelin dördüncü katından atlayıverdi bir yaz gününde.
Yirmi iki yaşındaydı henüz.
***
Kaan bedenini dördüncü kattan boşluğa bıraktığında (1992) Yenimahalle'nin (Ankara) sokaklarında arkadaşlarıyla oynayan bir çocuk vardı.
Dokuz yaşındaydı.
Onun da adı Kaan'dı.
Büyüdü. Ankara Üniversitesi'nde öğrenci oldu o da…
Hatta Ahmet Yıldız'ın Gerçek Edebiyat'ta (gercekedebiyat.com) yazdığına göre, şair dostumuz Hayati Baki'nin öğrencisi olmuştu.
O da şiirler yazıyordu…
Adaşı gibi değil ama…
Daha yalın, gür bir sesle, umutlu, gelecek düşleri kokan şiirler…
'Serçe yürekli'sine şöyle sesleniyordu örneğin:
'dağlı yara kapımızda / el ayak çekilir, yazılı kağıtlardan / gemilere mum dikeriz, / akarsular bizim'.
***
1983 yılının baharında (5 Nisan) başlayan bir serüvendi onun yaşamı.
26 Eylül'de, Eylül'ün birden kışa dönüverdiği o günde kaybolup gitti.
Ancak beş gün sonra duyulacak bir silah sesine saklayıverdi ömrünü.
Sonra mantar toplamaya giden bir köylü, ormanlık alanda buldu cesedini.
Yanında bir tabanca. Bir de boş kovan.
Az ötede motoru…
***
Edremit'te kırtasiye dükkanı vardı.
Edremitliler'in 'Kaan Abi'siydi!
Tanıyanların söylediklerine göre, çocukların dostuydu… Doğanın dostuydu… Hayvanların dostu…
Bu silah sesinin yankılanmasından birkaç gün önce, iki mağaza zincirinin sattığı kırtasiye malzemelerinin çocukların geleceğini tehlikeye attığı iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuştu savcılığa…
Bunu da paylaşmıştı sosyal medyada…
***
Aile bireyleri arasında iletişim için kurulmuş WhatsApp grubuna kaybolmadan önce yazdığı ileti ne çok şey anlatıyor:
'Canımdan çok sevdiğim ailem. Her gün karanlığa ve ahlaksızlara uyanmak, benim için ölüm. Her seferinde yüreğim parçalanıyor. Her seferinde içimde cam kırıkları yaşıyorum. Hem size hem de kendime zarar veriyorum. İnanın toprak altı nedir bilmesem de bu dünya, öte taraf iyidir diye düşünüyorum. İki gündür tehdit mesajları alıyorum. Ceviz kabuğu kadar bir sandalla kapitalizme kafa tuttum. Olmuyor her gün yangın yeri beynim ve bedenim. Üzülmeyin ben artık yokum. Tüm bu karmaşa içinde bana kalan hiçbir şey yok. Sizi seviyorum. Dükkan Emrehan'ındır. Annem can yoldaşım… Sana her gün acı çektirmektense tek bir acıyla gidiyorum. Affet dayanacak gücüm kalmadı. Herkese elveda… Kaan'ınız'
***
2 Ekim'de, dünyamızdaki kirliliğe karşı dayanamayan kendi elleriyle susturduğu yüreği, 'bilmesem de, … iyidir diye düşünüyorum' dediği toprak altına kondu.
Hala çarpıyordur orada…