Önceki yazımızda 1947 yılında İsrail devletinin kurulmasının ardından ilk sürgün olayını yaşayan Filistinlilerin, 1967 Arap-İsrail savaşı sonrasında İsrail tarafından işgal edilen bölgelerden bir kez daha kovulduklarını...

Ürdün topraklarına sığınarak buradaki “kardeşleriyle” bir araya geldiklerini...

Böylece Arap ulusları arasında asimile olmuş olarak yaşayan Filistinlilerin ilk kez bir “Filistin milleti” olarak tarih sahnesine çıktıklarını ve kendine ait bir devlet kurma fikri etrafında birleştiklerini söylemiştik.

***

Ancak bu projeyi hayata geçirmek için başta El Fetih olmak üzere Filistinli gerilla örgütlerinin kurulması ve bu örgütlerin Filistin Kurtuluş Örgütü çatısı altında toplanarak İsrail’e karşı tüm dünyanın dikkatini çeken bir mücadele başlatması yalnız İsrail devletini değil, Doğu Şeria’da üslenmiş Filistin silahlı güçlerine ev sahipliği yapan Ürdün devletini de rahatsız etti...

Sonuçta, 1970 yılının Eylül ayında Ürdün ordusu ile Filistin kuvvetleri arasında bir iç savaş çıktı. Filistinliler tarafından “Kara Eylül” olarak adlandırılan bu olay, Filistin silahlı kuvvetlerinin yenilerek “Lübnan’a “hicret” etmeleriyle sonuçlandı...

Ancak Filistinlilerin çilesi Lübnan’a gittikten sonra da bitmedi. Etnik olarak çok uluslu bir yapıya sahip olan Lübnan’da Filistinlilerin varlığı önce iç savaşa, daha sonra İsrail’in Beyrut’a kadar olan Lübnan topraklarını işgal ederek FKÖ güçlerini bu ülkeden çıkarmasına yol açtı. Böylece Filistin mücadelesinin karargahı kendilerine ait topraklardan biraz daha uzaklaşarak Kuzey Afrika’ya göç etmek zorunda kaldı.

***

Art arda gelen bu yenilgilerde Filistinlileri kanatları altına almış görünen Arap devletlerinin kendilerine ait gördükleri topraklarda bir Filistin devletinin kurulmasını istememeleri kadar Filistinli örgüt liderlerinin resmi olarak “İsrail devletinin varlığına tümüyle son verilmesi” talebi de rol oynadı. O günkü dünya koşullarında (bugün de olduğu gibi) gerçekçilikten uzak olan bu talep, Filistin örgütlerinin en büyük destekçisi olan Sovyetler Birliği ile Doğu Bloku’nun parçalanması, ardından Çin’in tüm dünyada devrimci örgütleri destekleme politikasından vazgeçerek kendi kabuğuna çekilmesi ile birlikte tam bir hayale dönüştü...

Bu gelişmeler sonrasında İsrail’in en büyük destekçisi olan ABD, “tek kutuplu” dünyanın “küresel efendisi” haline gelirken, Sovyet destekli Baasçı Arap rejimler bir biri ardından devrildi ya da krize girdi.  Filistinli örgütler de parçalandı ve güçlerini yitirdi.

***

Bu parçalanma süreci sonunda İsrail’in varlığına son vermeye dayalı eski stratejiyi savunan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi ve Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi” gibi “radikal” örgütler büyük ölçüde tasfiye oldular; Yaser Arafat liderliğindeki El Fetih ise ABD ve onun işbirlikçiliğini yapan Suudi Arabistan gibi Arap ülkelerinin zorlamasıyla “Oslo Süreci” adı verilen bir tuzağın içine çekildi...

Bu ortamda ABD Başkanı Clinton’unun arabuluculuğu ile Washington’da bir araya gelen Filistin lideri Arafat ve İsrail Başbakanı İzak Rabin 1993 yılı Eylül ayında  “Oslo I Anlaşması” olarak bilinen bir anlaşmaya imza attılar. Anlaşmada FKÖ, İsrail devletinin meşruiyetini tanıyor ve şiddete dayalı mücadeleyi reddediyor; İsrail ise FKÖ’yü yalnızca “Filistin halkının temsilcisi ve müzakere ortağı” olarak kabul ediyordu. Anlaşmada Arafat’ın işgal altındaki Filistin topraklarına (Batı Şeria’ya) dönmesine izin veriliyordu; ancak bu dönüş, silahlarını bırakmış ve İsrail’in esiri olarak yaşamayı kabul etmiş bir liderin dönüşü olacaktı...

Oslo I Anlaşmasını 1995 yılında yapılan Oslo II Anlaşması izledi. Bu anlaşma ile üçe bölünen Batı Şeria’nın yüzde 17’si Filistinlilere, yüzde 24’ü FKÖ ve İsrail ortak yönetimine verildi; yüzde 59’luk bölümü ise tamamen İsrail yönetimine bırakıldı. Anlaşmanın hemen ardından bu bölge İsrailli yerleşimcilere açıldı.

***

İsrail dışında mücadele eden Filistin örgütleri etkisiz hale gelir ya da ABD ve İsrail’e teslim olurken işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistinliler 1988 yılında altı yıl boyunca devam edecek olan bir direniş başlatmışlardı. “Birinci İntifada” olarak adlandırılan bu direniş sırasında İsrail ordusu binden fazla Filistinliyi öldürdüğü ve 120 binden fazla Filistinliyi tutukladığı halde başarılı olamamıştı. Oslo I Anlaşması, bu direnişin de sönmesine yol açtı...

Filistinlilerin saflarında bu gelişmelerden kârlı çıkan tek güç, 1987 yılında Müslüman Kardeşler Örgütünün Filistin kolu olarak kurulduktan sonra Filistinli seküler ve radikal güçlere karşı İsrail tarafından desteklenen, ancak El Fetih’in içine girdiği yozlaşma ve uzlaşma süreci sırasında giderek radikalleşen ve Filistin direnişinin başına geçen HAMAS oldu.

(Devam edecek)