'Doların gücü ve güçsüzlüğü' konulu yazılarımızın bir öncekinde yaşanan sorunların gerçek nedenlerine eğilmek yerine 'bütün sorunların gelip geçici olduğu, büyümenin hızlanarak devam edeceği, TL'nin dolar karşısındaki kayıplarının kısa sürede geri alınacağı hayalleriyle zaman kaybedildiğini, bunun sonucunda gerekli önlemlerin zamanında alınmaması nedeniyle ekonominin daha kırılgan hale geldiğini söylemiş...

Ve 'Şimdi ilk kez 'Yeni Ekonomi Program' başlığıyla yayınlanan eski Orta Vadeli Program açıklamasında gerçeklerin kabul edilmeye başlandığını görüyoruz.' demiştik...

Bu saptama, aslında yukarıdaki başlıkta yer alan 'çelişkili' ifadeyi açıklamamıza yardımcı olabilecek bir nitelik taşıyor...

Günümüzde doların gücü, aşırı borçlanma nedeniyle kırılgan ve bağımlı hale gelmiş ekonomiler üzerinde kendini gösterirken, kendi ayakları üzerinde duran güçlü ulusal ekonomiler karşısında bu 'sessiz silah'ın yeterince etkin olamadığı görülüyor.

***

Yeni Ekonomik Program, adı üstünde bazı yenilikler taşıyor...

Bu 'yeniliklerin' ne olduğunu anlayabilmek için programın sunuşunu yapan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın sözlerine kulak verelim: '2013 yılında mayıs ayında Türkiye, belki de tarihinin en güçlü ekonomik göstergelerine sahipti. Hepimiz geleceğe umutla bakıyorduk. Ancak Gezi olaylarıyla başlayan süreç, 17-25 Aralık, bizi doğrudan etkileyen savaş ve jeopolitik risklerle birlikte 15 Temmuz darbe girişimi hayata geçti. Ekonomimiz yara aldı... 10 Ağustos'ta doğrudan ekonomimizin ve para birimimizin hedef alınmasıyla bu sürecin hedefi olduk.'

Özetlersek, Bakan Albayrak, 'tarihin en güçlü göstergelerine sahip' iken bazı siyasal gelişmeler nedeniyle ekonominin yara aldığını ve bir 'iyileştirme' programına gerek duyulduğunu söylüyor.

***

Ekonomi ve siyaset alanlarının iç içe olduğu ve bu iki alanın birbirlerinden etkilendiği doğrudur...

Ancak, ekonominin güçlü olduğu ölçüde siyasetten daha az etkilendiği hatta onu belirlediği de doğrudur...

Örneğin dünyanın hala en büyük ekonomisi olarak kabul edilen ABD ekonomisi, bu ülkenin girdiği iki büyük dünya savaşı sürecinde iç temelleri sağlam olduğu için gelişmesini sürdürmüş, ancak siyasal alanda tam bir egemenlik kurduğu ve 'küresel efendi' haline geldiği günümüz koşullarında yine iç zaaflarından ve üretici niteliğini kaybetmesinden ötürü zayıflamaya başlamıştır.

***

Bir önceki yazımızda aktardığımız verilerin de gösterdiği gibi ekonomimizin kaderini etkileyen ve günümüzde yaşadığımız sıkıntıları doğuran en büyük etken, ekonomimizin dışa bağımlılığı ve yeterince üretken olmamasıdır...

Bu iki zaafı doğuran en önemli etken ise özelleştirmeler yoluyla ulusal ekonominin temelini oluşturan kamu sektörünün tasfiye edilmesi ve Türk parası üzerindeki koruma önlemlerinin kaldırılmasıdır...

Bu nedenle özellikle de 2015 yılından başlayarak ABD'nin dünyaya dolar pompalama (gevşek dolar) politikası yerine faizleri yükselterek dolarları ülkeye geri çekme (sıkı dolar) politikası uygulaması karşısında bizim gibi dış borçlanmanın ve özelleştirme gelirlerinin yarattığı 'likidite bolluğu'ndan yararlanarak tüketim odaklı yüksek büyüme rakamlarına ulaşmış olan 'gelişmekte olan tüm ülkeler' 'kaynak sıkıntısı' yaşamışlar ve büyüme hedeflerini gözden geçirmek zorunda kalmışlardır...

Bu koşullarda yaşanan siyasal sorunlar ve 'dış kaynaklı operasyonların' etkileri de doğal olarak artmıştır.

***

Bakan Bayraktar'ın açıkladığı Yeni Ekonomik Program çerçevesinde belirlenen hedeflerin önceki hedeflerden farklı olmasının sebebi budur...

Nitekim, Türkiye'nin son onbeş yılda ortalama yüzde 4.8 olan ve 2017 yılında 7.4'e ulaşan büyüme hızı Yeni Ekonomi Programında 2018 için yüzde 3.8, 2019 için yüzde 2.3 olarak belirlenmek zorunda kalınmış...

Enflasyon hedefleri ise 'tek haneli rakam' hedefi bir kenara atılarak 2018 için yüzde 20.8, 2019 için yüzde 15.9 olarak açıklanmıştır...

Bu arada faiz hadlerinin de yapılan tüm resmi açıklamaların aksine önemli ölçüde yükseltildiğini ve Türkiye'nin şu anda dünyada en yüksek faiz ödeyen ikinci ülke haline geldiğini de (Birincisi IMF'nin kapısını çalan Arjantin) sözlerimize ekleyelim.

Bu konuya devam edeceğiz.