Hep söylerim, Ankara'da Eylül ayı, yılın en güzel ayı olarak yaşanır. Yaz çekip gitmiştir sessizce. Sonbahar tam da kendi yüzünü göstermemiştir henüz. Kış daha uzak… Yapraklarsa dökülmemiştir daha, hazırlanmaktadırlar dökülmeye… Ve limonata tadındadır hava. Akşamüstleri, akşamlar limonata tadında…

Bunun içindi savaş sonrası yıkılmış Mostar Köprüsü'nü görünce (1998) yazdığım 'Gökyüzü Bunca Güzelken' şiirindeki eylül akşamlarını güzelleyen dizeler:

'Kirlenmiş bir mendil bu yüzyıl. Ben artık gidiyorum / Mostar göklerinden yıldızlar alacağım yanıma ışıl ışıl / Bir de gülümseyişlerini sevdiğim kadınların // Böcek seslerini toplayacağım çocukluğun ölümsüz kırlarından / saracağım yaprağına kır menekşelerinin / Belki bir demet rüzgar eylül akşamlarından / Gayrısını unutacağım // Kirlenmiş bir mendil bu yeryüzü. Ben artık gidiyorum'.

***

Ankara'nın Eylül'ü güzeldir de… Eylül, bir güzel mevsimin, yazın bitmesi demektir aynı zamanda. 'Yaz bitti' deyince ise usuma gelen ilk şiir Zerrin Taşpınar'ındır. 'Dalgın bir kırlangıçtı annem / uçmayı öğretmedi bize' diye başlayan, adı da 'Yaz Bitti' olan şiiri…

Aynı adı taşıyan bir başka şiir gelir sonra usuma… Ankara'nın 'Ben de varım!' diye bağırmayan, o nedenle pek de tanınmayan şairlerinden Arif Berberoğlu'nun şiiri:

'Yaz bitti. Söyleyemedim sana / Konmak istediğim sıcak bir ülke miydi / Rüzgar gülünün altına serdiğim göç haritasında, / İşte bir iç çekişle ateşlediğin sessizlik / Kaç gün yaşar bilmem vazodaki sardunya // Yaz bitti. Isındı dişlileri tankların / Dolunay titredi / Köpürttü ölü yıkayıcılar / Öpüşler sunağı dudaklarımdaki denizi / Ve soyunurken etinin yıldızlarını tutuşturarak / Soyunurken eksile eksile bir kadın pencerede / Küredi yürekten dinamitle sökülen şiiri / Şafağa kömür yerine ateşçinin elleri // Yüzlerde yosun tutan duvarlar / Çürüyen kent cesetleri, frengili kuşlar / Candan cana çektiğimiz yüksek gerilim teller / Taş plakta gizlediğimiz rüzgar / Sevişmek ilkel bir ölüm melodisi / Saklar beni benden bu yabancı sokaklar / Dalda unutulmuş kara bir zeytin tanesi gibi / Yaz bitti'.

***

Yıllar yıllar önce Zafer Çarşısı'nda işlettiği kitabevine bile Eylül adını veren şair Ahmet Telli, 'Siyahkar' şiirinde ne der:

'Siyahkar kelimeler sızıyor aklımın / Dehlizine ki önceleri serin sözler / Dingin yalnızlıklardı oyalandığım / Yaz bitti de onun içindir diyor biri; / İlk kez bitmiyor yaz, hayat çoktan / Farkında bunun akşamlar apansız / İniyor geceyi siyahkar kılmak için / Hançer birdenbire saplanıyor, güz / Usulca örtüyor masumiyetin üstünü // Zifirî kelimeler sızıyor yazın bittiği / Göçmen bir kuşun yolunu şaşırdığı'.

***

Yaz bitti işte. Eylül geldi. Ankara'nın en güzel ayı…

Sonbaharın ilk ayı olması nedeniyle hüzünle anılsa da… Şiirlere de hüzünlü duygularla girse de… Ne güzeldir Eylül'de Ankara…

Bu yıl öyle mi?

Yaz, 'yaz' değildi bu yıl… Eylül de 'Eylül' değil…

Koronavirüsü tat mı bıraktı mevsimlerde?

Gülmemiz gülmek değil, hüznümüz, hüzün değil!

Sokaklarda, caddelerde, parklarda, dallarda, yapraklarda…

Yalnızız ne yana dönsek…

Korona yalnızı…

Tam da Arif Berberoğlu'nun yıllar yıllar önce yazdığı şiirdeki dize gibi geçti yaz:

'Dalda unutulmuş kara bir zeytin tanesi gibi.'

Eylül de böyle geçecek belli ki…

Üstelik güzel insanların ölüm haberleri üstüste…

Ankara'da Eylül, bu yıl ölüm gibi…

Limonata tadında değil…

Soğuk, uzak…

Eylül de öldü!