Bir önceki yazımızda, Milli Kurtuluş Savaşı öncesinde Türk milliyetçiliğinin evrimine değinmiş, bu konudaki farklı anlayışların Büyük Millet Meclisi çatısı altında toplanan temsilciler arasında devletin zaferden sonra alacağı biçim konusunda farklı beklentilere neden olduğunu söylemiştik...

Ardından bu konudaki tartışmalar görünüşte zafer sonrasına ertelense de gerçek durumun böyle olmadığını, bu konudaki görüş ayrılıklarından ötürü Meclis'te biri Meclis Başkanı ve Başkumandan Mustafa Kemal Paşa'nın etrafında, diğeri ise Başbakan ve Meclis İkinci Başkanı Rauf Bey'in (Orbay) etrafında iki grup oluştuğunu, bu 'ikinci grup'un, hem Mustafa Kemal Paşa'nın ülkenin geleceğinde siyasi bir rol oynamasına hem de cumhuriyet fikrine olduğunu sözlerimize eklemiştik...

Büyük Taarruz öncesinde bu mesele Meclis çatısı altında büyük bir gerilim yaratmıştı. Cumhuriyet fikrine karşı çıkan grup, Mustafa Kemal Paşa'nın başkumandan olarak sahip olduğu yetkilerin bir an önce elinden alınması için çaba gösteriyordu...

Bu grup, bir yandan, ordunun taarruz etme yeteneğine sahip olmadığı ve Mustafa Kemal Paşa'nın bu durumu gizleyerek siyasi emellerini gerçekleştirmeye çalıştığı iddiasıyla Paşa'nın elinde tuttuğu olağanüstü yetkilerin geri alınması gerektiği propagandasını yapıyor; diğer yandan taarruzun gerçekleşmesi ve başarıyla sonuçlanması durumunda Mustafa Kemal Paşa'nın 'misyonunu' tamamlamış olacağını, dolayısıyla milli bir kahraman olarak 'kenara çekilerek dinlenmesi' gerektiğini savunuyordu.

***

Meclis'teki ayrışma, ordu komutanları arasına da sirayet etmişti...

Mustafa Kemal Paşa'nın başkomutan olarak yetkisi ve savaş meydanlarında kanıtladığı yeteneği tartışılmaz olduğu için ordu içinde onu yıpratmaya yönelik girişimler 'Paşa'nın adamı' olarak görülen İsmet Paşa'yı hedef alıyordu...

Büyük Taarruz öncesinde Birinci Ordu Komutanlığını yürüten ve Rauf Orbay ile birlikte hareket eden Ali İhsan Paşa (Sabis), Başbakan İsmet Paşa aleyhine çalışmalar yürüten komutanların başında geliyordu...

Ali İhsan Paşa, Büyük Taarruz'dan kısa bir süre önce Batı Cephesi Komutanı olan İsmet Paşa'nın komutası altında çalışmayacağını açıkça beyan etmiş, o nedenle Birinci Ordu Komutanlığı görevinden alınmıştı. Daha sonra kendilerine Birinci Ordu Komutanlığı teklif edilen Refet ve Ali Fuat Paşalar da Rauf Bey ve Ali İhsan Paşa ile aynı görüşte oldukları için görevi kabul etmemişlerdi...

İsmet İnönü de o dönemde kaleme aldığı günlüğüne 17 Haziran 1922 günü düştüğü bir notta Ali İhsan Paşa'nın Mustafa Kemal'i ve kendisini müşkül düşürmek maksadıyla entrika yaptığını belirtmişti...

Mustafa Kemal Paşa, Nutuk'ta bu konuda şunları söylüyor:

'Efendiler, Ali İhsan Paşa, Meclis'teki muhalif grup rüesası (reisleri) de irtibat ve muhaberatta (iletişimde) bulunmaktaydı. Kendisinin kumandanlığına nihayet verilerek hakkında muamelei kanuniye (yasal işlem) yapılmak üzere Müdafai Milliye Vekaleti emrine verilmesini uygun gördüğüm 18 Haziran 1922 gününün ferdasında (ertesinde) o zaman TBMM Reisi Sanisi (İkinci Başkanı) Rauf Bey'den İhsan Paşa ile alakayı gösterir makina başında bir şifre telgrafı almıştım.'

***

'Büyük Taarruzun başarıyla sonuçlanmasından sonra devletin alacağı yeni şeklin belirlenmesi sorunu öne çıktı...

O günlerde, Başbakan Rauf Bey (Orbay), Kazım Paşa (Karabekir), Refet Paşa (Bele) ve Ali Fuat Paşa (Cebesoy), Mustafa Kemal Paşa'yı Refet Paşa'nın Keçiören'deki evine davet ettiler... Burada Rauf Bey, Mustafa Kemal Paşa'ya babasının ve kendisinin padişahın ekmeği ile yetiştiğini, padişaha sadakatı bir borç bildiğini, Halifeye bağlılığının ise terbiyesi gereği olduğunu söyleyerek bir tür 'ültimatom' verdi... Mustafa Kemal Paşa, diğer paşaların bu konudaki fikirlerini sorunca, üç paşa da kaçamak yanıtlar vererek Rauf Bey'in fikrine katıldıklarını gösterdiler...

Hiç kuşkusuz, ültimatomun amacı Mustafa Kemal Paşa'yı Meclis önünde cumhuriyet kurma gibi bir niyeti olmadığını açıklamaya zorlamaktı. Böyle bir açıklama yaptığı takdirde, ileride bunun kendisine karşı kullanılacağını bilen Paşa, kısaca şu cevabı vererek konuyu kapattı: 'Mevzuubahs ettiğiniz mesele, bugünün meselesi değildir. Meclis'te bazılarının telaş ve heyecanına da mahal yoktur.'

(Devam edecek)