2022 yılını geride bırakırken nasıl bir ekonomik tablo ile karşı karşıya bulunduğumuzu bu köşede yayınlanan son üç yazıda kısaca özetledik...

Tablo, umut verici değil...

Peki, siyaset ne durumda?

***

Siyasetteki en önemli gelişme, normal zamanlarda bir araya gelmesi mümkün olmayan altı muhalefet partisinin ilk kez bir masa etrafında birleşerek seçimlere ortak adaylarla girme kararı almış bulunması...

Yirmi yılı aşkın bir süredir ülkeyi yöneten iktidar, bu nedenle önümüzdeki seçimlerde ilk kez kaybetme riski ile karşı karşıya bulunuyor...

Ancak bu durum muhalefet partileri için iktidar olma şansı yaratırken bir çok sorunu da beraberinde getiriyor.

***

Bu sorunların en önemlilerinden biri muhalefetin adayının kim olacağı...

Normal koşullarda masada yer alan partilerin en büyüğünün genel başkanının aday olması beklenir...

Ancak ortada muhalefet cephesinin ikinci büyük ortağının gönlünde yatan bir başka aday daha var: İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu.

***

Ekrem İmamoğlu da CHP'li, ama siyasal yaşamında yarattığı imaj CHP dışındaki partilere daha yakın geliyor...

İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerini kazandığı halde iktidarın 'saymıyoruz' tavrı karşısında sergilediği mücadele ve tekrarlanan seçimlerde oy oranını artırarak hakkını koruyabilmiş olması onu 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir umut haline getiriyor...

Bu nedenle, kendisine yönelik açılan dava ve yeni soruşturmalarla bir kez daha görevden uzaklaştırılmak istenmesi, onun açısından yalnız hukuki bir sorun değil siyasi bir avantaj da yaratıyor.

***

Kılıçdaroğlu'nun en büyük dezavantajı ise daha önce yapılan iki cumhurbaşkanlığı seçiminde öne çıkmayıp yenilgiyi başkalarına tattırmış olması...

Son cumhurbaşkanlığı seçiminde parti içindeki siyasi rakibini aday göstermesi ve seçim sonuçları tartışılırken pasif bir çizgi izlemesi de eleştiriliyor...

Alevi kökenli olmasının kural tanımaz bir mücadele olacağı anlaşılan önümüzdeki seçim kampanyası sırasında aleyhine kullanılacağı da bir gerçek!

***

Sonuçta bu çelişmeler Altılı Masa'nın iki büyük partisini cumhurbaşkanı adaylığı konusunda karşı karşıya getirmiş bulunuyor...

Başbakanlığa aday olduğunu peşinen açıklamış olan İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanlığı sisteminden parlamenter sisteme geçişte birlikte çalışmayı tercih edeceği ismin İmamoğlu olduğunu davranışlarıyla açıklamış durumda...

Seçimler hızla yaklaşırken, muhalefet cephesi içindeki çatlaklar da büyüyor.

***

Hiç kuşkusuz, önümüzdeki günlerde iktidar blokunu oluşturan Cumhur İttifakı bu çatlakları derinleştirmek için elinden geleni yapacak...

İmamoğlu aleyhindeki davanın hızla sonuçlandırılması ve yeni soruşturmalar açılarak 'kayyum' ihtimalinin devreye sokulmuş olması bunu gösteriyor...

Ancak İmamoğlu'nun devre dışı bırakılması, muhalefet partilerinin Kılıçdaroğlu'nun adaylığı etrafında birliğini yeniden güçlendirmesi sonucunu da doğurabilir..

***

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucunu etkileyecek en önemli faktörlerden biri de yüzde on civarındaki oy oranıyla seçim sonuçları üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olan HDP'nin izleyeceği tavır...

HDP ve onunla ittifak yapan bazı sol partiler İmamoğlu'nu kendilerine daha yakın görüyor ve onun aday olması durumunda üçüncü bir cumhurbaşkanı adayı çıkarmayacaklarının işaretlerini veriyor...

Ancak, onların tutumu da açık ve net değil. Özellikle de 'İmralı faktörü'nün devreye girmesi durumunda ne gibi gelişmeler yaşanabileceğini kimse bilmiyor.

***

Dış siyaset alanında izlenecek politikaların yaratacağı sonuçlar da büyük önem taşıyor...

İktidar partilerinin Doğu-Batı ekseninde yeniden şekillenmekte olan dünyada bir 'denge politikası' izleme niyetinde olduğunu göstermesi muhalefet partilerini rahatsız ediyor...

Kılıçdaroğlu ve diğer muhalefet liderleri, Türkiye'nin Rusya-Ukrayna savaşında Ukrayna'nın yanında yer alması gerektiğini savunuyor. Böyle bir pozisyon Türkiye'nin Rusya'ya uygulanan yaptırımlara katılması anlamına geliyor. Bu yaptırımlardan biri de petrol ve enerji ürünlerine uygulanan yaptırım...

Rusya'nın yaptırımlara katılan ve Rus petrolüne tavan fiyat uygulayan ülkelere petrol ve ürünlerini satmayacağını açıkladığı koşullarda bu tutum muhalefete puan kazandıracak gibi görünmüyor!

***

Kısacası, 2023 yılının ilk yarısında yapılması planlanan, ancak sonucu kesin olarak belirlenemeyen ve kıyasıya mücadeleyi beraberinde getirecek olan bir seçim süreci yaşayacağız...

Bu seçim süreci, yalnızca cumhurbaşkanını değil Türkiye'nin geleceğini de belirleyecek...

Seçim öncesinde artan gerilimlerin zaten kutuplaşmış olan ülkede ne gibi toplumsal ve siyasal sonuçlar yaratacağını ise ancak yaşayarak öğreneceğiz.

***

Gelişmeler umut verici olmasa da yeni yılın eskisinden daha iyi olması dileğiyle tüm okurlarımızın yeni yılını kutluyorum.