Türkler ve Ruslar, tarihin kimi zaman karşı karşıya getirdiği, ama kaderleri hep birbirine bağlı olmuş iki ulustur...

Bu iki ulus tarihleri boyunca kimi zaman düşman kimi zaman dost olarak birbirlerinin geleceğini belirlemiştir...

Ve günümüzde tarih, 'Ukrayna krizi' dolayısıyla bu iki ulusu bir kere daha Avrasya tarihinin önemli bir dönüm noktasında buluşturmak üzeredir.

***

Ne yazık ki, Türkler bu tarihin ayrıntılarını pek bilmezler...

Dostluk dönemlerinin anıları çabuk unutulduğu ama düşmanlık döneminin anıları belleklere kolayca kazındığı için Rusların her zaman düşman olduğu düşüncesi halk arasında yaygınlaşmıştır...

Bunda 'soğuk savaş' döneminde yürütülen propagandanın (daha doğrusu 'beyin yıkama' operasyonlarının) da önemli etkisi olmuştur.

***

Oysa Türkçe konuşan halklar, Orta Asya'nın Batı uçlarında Slavca konuşan halklarla çok eskiden beri bir arada yaşamış ve onlarla kaynaşmışlardır...

Bu birlikteliğin başlangıcı M.S. 400 yıllarına kadar uzanmaktadır. Bu yıllarda Attila önderliğindeki Batı Hunları Karadeniz ile Hazar Denizi arasındaki bölgeden hareket ederek Doğu ve Orta Avrupa'ya yayılmışlar, Slavlar da onları takip eden kavimler arasında yer almışlardır...

Yine bu bölgeden hareket eden ve başlangıçta Türk kökenli bir dil kullanan On-Oğuz kökenli Bulgar kavminin Slav kökenli toplulukları egemenliği altına aldığını, ancak daha sonra azınlıkta kaldığı için Slavca kökenli Bulgar dilini ve Hıristiyanlığı benimsediğini biliyoruz. Peçenek, Guz ve Kuman (Kıpçak) kökenli Türk kavimleri de Bulgar örneğini izlemişlerdir.

***

Bizans kaynaklarında 'Türkler' olarak adlandırılan Hazarlar, Batı Hunları arasında yer alan ve onların ardından bölgede egemenlik kuran bir kavimdir. Müslüman Abbasi devleti ve Hıristiyan Bizans arasında kalan Hazarlar daha sonra her iki devletin de etkisinden kurtulmak için yaklaşık 740 yılında hüküm süren Bulan Han döneminde Museviliği benimsemişlerdir. Bu devletin M.S. 11. yüzyılda yıkılmasının ardından Hazar İmparatorluğu halklarının bir bölümünü oluşturan Selçuklular Hazar Denizinin güneyindeki Maveraünnehir bölgesine inerek Batı'ya yönelirken, bölgede kalanlar Yahudi kimlikleriyle Kırım Hanlığı ve Rusya tarihinde önemli bir rol oynamışlardır...

Bu bölgedeki Yahudiliğin Ortadoğu Yahudiliğinden hayli farklı olmasının sebebi, muhtemelen Hazarların önceki inançları olan 'Gök Tengri' diniyle kaynaşmış olmasıdır...

Nitekim, Hazar Türklerinin tarihini araştıran bir çok akademisyen Hazarların Doğu Avrupa ve Rus Yahudisinin ataları olduğu sonucuna varmışlardır. Ünlü Yahudi yazar Arthur Koestler de 'Onüçüncü Kabile: Hazar İmparatorluğu'nun Mirası' başlıklı kitabında Rusya Yahudileri başta olmak üzere Doğu Avrupa Yahudilerinin büyük bölümünün eski Hazar Türklerinden geldiği görüşünü savunmuştur.

***

Hazar Devleti'nin yıkılmasında en önemli rolü Rus Knezliği oynamıştır, ama Rusya devletinin çekirdeğini teşkil eden Kiev Knezliği daha sonra Cengiz kökenli Altın Orda devletinin vassalı haline gelmiştir... Hikaye burada da bitmemiş, bu devletin parçalanma döneminde Cengiz soyundan gelen bir başka hanedan tarafından kurulan Kasım Hanlığı, 'Korkunç' olarak tanımlanan IV. İvan'ın Rusya devletini kurma mücadelesine önemli katkılarda bulunmuştur...

O nedenle Rus asilzade sınıfı (boyarlar) kendilerini tasfiye ederek Hıristiyanlaşmış Moğolları 'yeni Rus aristokrasisi'nin çekirdeği haline getiren IV. İvan'ı 'Moğollara dayanarak Rus asillerini boğazlamakla' suçlamışlardır. İvan döneminde devletin önemli noktalarında görev alan asilzadelerin önemli bir bölümü Tatar kökenlidir.

***

1570 yılında II. Selim'e gönderilen Rus elçisi Novozsilzof'un iki ülke arasındaki bağları kuvvetlendirmek amacıyla verdiği şu bilgiler de bu gerçeği göstermektedir:

'Benim efendim Muhammed dininin bir düşmanı değildir. Onun vassallarınının bir çoğu Muhammed dininin takipçisidir ve camilerinde ona ibadet etmektedir. Kasımov Hanı Sayın Bulat, Yuriyef'deki şehzade Kaybula, Suriyek'teki İbak ve Romanof'daki Nogay oğulları böyledirler... Son kazan Hanı (Simeon) ve şehzadesi Mustafa gerçi Hıristiyan olmuşlardır, ama bu onların kendi tercihidir.'

Türk asıllı Rus aileler İvan sonrası dönemde de önemli roller oynamışlardır. Örneğin Napolyon'un Rusya'yı istila girişimini durduran Rus ordusunun komutanı Mareşal Kutuzov, Türk-Bulgar kökenli 'kutuz' (kuduz) lakaplı bir sülalenin mensubudur. İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman kuvvetlerine karşı Kızıl Ordu'nun yürüttüğü askeri harekata da ona duyulan saygıdan ötürü (Kutuzov Harekatı) adı verilmiştir.

(Devam edecek)