ABD Başkanı Donald Trump, 'Yüzyılın Anlaşması' adını taktığı Ortadoğu Barış Planı'nı İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile birlikte açıkladı...

Eskiden bu tür 'barış anlaşmaları' tarafları biraraya getiren en azından görünüşte 'tarafsız' bir arabulucu tarafından yürütülen müzakerelere dayanır ve tarafların liderlerinin katılımı ile açıklanırdı... Örneğin, 1978 yılında ABD Başkanı Carter, İsrail ile Mısır arasında böyle bir arabuluculuk yapmış ve Camp David sözleşmesi, iki devletin başkanlarının katıldığı bir törenle kamuoyuna açıklanmıştı. Bu açıklamanın hemen ardından da iki devlet arasında yıllar süren savaşı sona erdiren bir barış anlaşması imzalanmıştı...

Daha sonra ABD'nin 'moderatörlüğünde' Norveç'in başkenti Oslo'da Filistin Kurtuluş Örgütü ile İsrail liderleri arasında yürütülen müzakereler sonucu varılan Oslo Anlaşması da 13 Eylül 1993 tarihinde Washington'da ABD Başkanı Bill Clinton, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Başkanı Yaser Arafat, İsrail Başbakanı İzak Rabin'in katıldığı bir törenle açıklanmış, Filistin özerk yönetimi bu anlaşma sonucunda kurulmuştu.

***

Hal böyle olunca bu tür anlaşmalar geçici de olsa bir uzlaşma yaratmış, geleceğe yönelik bazı umutlar doğurmuştu...

Camp David Anlaşması iki devlet arasındaki savaşı bitirmiş, Oslo sözleşmesi de Filistinlilere bir geçici yönetim kurma imkanı vermişti...

Trump'ın ilan ettiği 'barış anlaşması'nda ise 'taraflar' yok; yalnızca bir 'taraf' var!.. Açıklama, bırakın barışçı bir ton taşımayı, Trump ve İsrail Başbakanı Netanyahu'nun Filistinlilere karşı açtıkları yeni bir savaşı birlikte ilan etmelerine benziyor.

***

Açıklamanın bir uzlaşmadan çok tehdit üslubu taşıması da gerçek niyetin ne olduğunu gösteriyor...

Trump, açıklamasına 'İsrail dünyanın üzerindeki bir ışıktır. Tarihteki karanlık çağların tekrarlanmasına izin vermeyeceğiz' sözleriyle başlıyor...

Ve iki taraf arasındaki gerginliği artıran Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak ilan edilmesi meselesindeki tavrını 'Kudüs bölünmeden İsrail'in başkenti olarak kalacak' sözleriyle bir kere daha gösteriyor.

***

Trump, konuşmasında İsrail için yaptığı şeyleri anlatırken 'Kudüs'ü başkent tanıdım, elçiliği taşıdım, Golan'daki egemenliğini tanıdım' demekle kalmıyor, 'en önemlisi korkunç ve berbat İran nükleer anlaşmasından çekildim' ifadesini de kullanıyor...

Açıklamada kullanılan bu ifadenin yalnızca Filistin sorununda gerginliği artırmakla kalmayacağı, savaşın eşiğine gelmiş olan ABD ile İran arasındaki ilişkileri daha da bozacağı çok açık...

Teatral bir gösteri havası taşıyan açıklamanın bu noktasında Trump ve Netanyahu el sıkışarak birbirlerini kutluyor ve seyircilerden alkış alıyorlar!

***

Bu tablo karşısında, açıklamada sözü edilen 'gerçekçi iki devletli çözüm'ün lafın gelişi söylenmiş bir söz olmaktan öte bir anlam taşımayacağı besbelli...

Zaten Trump da bu sözlerin hemen ardından 'ilk kez bir harita açıklanmasına izin vererek attığı cesur adım için' Başbakan Netanyahu'ya teşekkür ediyor ve daha detaylı bir harita için İsrail ile birlikte bir komisyon kuracaklarını sözlerine ekliyor...

Hemen ardından bir tehdit geliyor: 'Bir daha bu kadar iyi bir ekip göremeyecekler'!

***

Trump, İsrail ve Filistin arasındaki anlaşmazlığın en önemli maddelerinden biri olan 'yerleşimciler' sorunu konusunda İsrail'in işgal ettiği topraklarda kurduğu yerleşimlerin kalıcı olacağını ilan ediyor...

Anlaşmanın taraflarından biriymiş gibi söylenen bu sözlerden sonra şaka gibi bir tavırla şöyle devam ediyor: 'Sayın Abbas'a mektup gönderdim ve kendisine Filistinlilere tahsis edilen toprağın onlar için 4 yıl açık tutulacağını söyledim'.

Bununla da yetinmiyor, Filistin yönetimine yapılan yardımların kesileceğini alaycı bir ifadeyle şöyle açıklıyor: 'Filistin halkına sonunda refah ve mutluluk gelecek, dış yardım olmaksızın kendi başlarının çaresine bakacaklar, çok başarılı bir halk kendileri.'

(Devam edecek)