Önceki yazımızda 1980'li yıllarda başlayan özelleştirme furyasında tarımı desteklemek amacıyla kurulmuş olan tarımsal kamu iktisadi teşebbüslerinin (tarımsal KİT'ler) ya tamamen ortadan kaldırıldığını ya da özel firmalara satılarak reklam isimleri olduğunu, ismen korunan bir bölümünün ise çiftçiye ve tarımsal üretime hizmet amacından uzaklaştırıldığını söylemiş...
Tarım Kredi Kooperatifleri ve Ziraat Bankası gibi tarımsal finansman kaynağı olması gereken finansal kuruluşların kaynaklarını tarım dışı alanlara aktarmaları ya da kar elde etmeyi birinci amaç haline getirmeleri nedeniyle işlevlerinden uzaklaştırıldıklarını...
2000 yılında IMF baskısıyla yapılan sözde 'Tarım Reformu' uygulamasından sonra tamamen kaldırılan tarımsal destekleme ödemelerinin daha sonra yeniden uygulamaya konulsa da eski düzeyine asla ulaşamadığını...
Ve bu durumun günümüzde giderek büyüyen tarım sektörü krizini doğuran ana nedenlerden birini oluşturduğunu sözlerimize eklemiştik.
***
Bu kötü gidişe bu sezon kuraklık afeti de katkıda bulundu...
Büyüyen çiftçi borçları, kuraklık ve tarımsal girdilerin fiyatlarındaki sıçramalı yükselişler özellikle hububat alanında önemli bir rekolte azalmasına yol açarken...
Buna bir de 'sıfır gümrüklü ithalat' politikasının doğurduğu haksız rekabet eklendi ve sözünü ettiğimiz kriz ortamı ortaya çıktı.
***
Geçtiğimiz günlerde Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı Hüseyin Demirtaş 'Tarımsal Krize Karşı Acil Önlem Gerekiyor' başlıklı bir basın açıklaması yaptı...
Demirtaş, açıklamasında şu uyarılarda bulundu:
'Tarım sektöründe yapısal sorunların konjonktürel sıkıntılarla birleşerek büyümesi ve bunlara eklemlenen kuraklık olgusu büyük bir krizin gelmekte olduğunun işaretlerini vermektedir.
-Destekler yerinde sayarken borç sorununun yol açtığı hacizlerin ülke çapında yaygınlaşması...
-Girdi fiyatlarındaki artış nedeniyle tarlaların susuz ve gübresiz, traktörlerin mazotsuz kalması...
-Üretimin azalması nedeniyle 'sıfır gümrüklü ithalat'ın çiftçiyi haksız rekabetle karşı karşıya bırakması...
-Korona etkisiyle daralan ekonominin ve durma noktasına gelen turizmin çiftçinin ürettiği ürünlere talebi azaltması...
- Ve bütün bunların üstüne gelen kuraklığın etkisiyle hububat başta olmak üzere bir çok üründe büyük rekolte kayıplarının ortaya çıkması tarım sektöründeki krizin giderek büyümekte olduğunu göstermektedir.
Tüm belirtileri ortaya çıkmış olan bu krize karşı zamanında önlem alınmadığı takdirde olayın çapının genişleyerek ülkemizin geleceğini tehdit edecek bir gıda krizine dönüşmesi kaçınılmazdır.'
***
Açıklamanın 'Sonuç' bölümünde şu uyarı yer aldı:
'Bütün bu olumsuz gelişmeler, tarım sektörümüzün belki de cumhuriyet tarihi boyunca karşılaştığı en büyük kriz tehdidiyle karşı karşıya bulunduğunu gösteriyor. Bu krizin üretici kesim üzerinde yaratacağı olumsuz etkilerin giderilmesi için hiçbir önlem alınmaması, koronavirüs salgını dolayısıyla hazırlanan destek paketlerinde tarım sektörüne yönelik bazı borç yapılandırmaları ötesinde hiçbir desteğe yer verilmemesi endişeleri daha da artırıyor.
'Son derece stratejik ve 'hassas' bir sektör olan tarım sektöründe üreticiler yıllardır tarımı terk ederek başka alanlarda gelecek arıyor. 2000-2020 yılları arasında ülkemizde işlenen toplam arazi miktarı 4 milyon hektarın üzerinde azalmıştır. Tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısı ise 2002'de 7 milyon 458 bin kişi iken, 2020 Şubat ayında 4 milyon 157 bin kişiye gerilemiştir. Bu da son 18 yılda üreticilerin yüzde 44'ünün tarımsal üretimden vazgeçtiğini göstermektedir. Tarımdan vazgeçmenin geriye dönüşü yoktur. Tarımsal üretimin gerilemesinin telafisi de kolay değildir. Küresel ölçekte tarım ve gıda ürünleri giderek değer kazanır, gıda ve tarım alanlarının stratejik önemleri giderek artarken ülkemizde yaşanan gerilemeyi durduracak önlemlerin bir an önce alınması gerekmektedir.'
Durum işte bu kadar ciddi!