Memleketin bir Takvim gazetesi bir de meteoroloji problemi olduğunu düşünüyorum. Takvim gazetesi Meteoroloji Genel Müdürlüğü’ne, Meteoroloji de Takvim gazetesine benzedi iyce. Kimin kimi örnek aldığının bir önemi yok; çünkü yapışık ikizlere döndüler.  

Bu yıl yapılan hava tahmin raporları tam bir komediydi. Meteorolojinin raporlarına göre yazılı ve görsel medya, internet siteleri sürekli olarak “kar alarmı”, “şiddetli yağmur geliyor” “kar bastıracak” “kar uyarısı” türünden sayısız kere haberler yaptı ama hiçbiri doğru çıkmadı. Türkiye, görüp görebileceği en kurak kışlardan birini yaşadı. Kış, kışlığını bilmedi hiç. Mevsim kış mıydı, sonbahar mıydı hiç belli olmadı. Çünkü doğru düzgün ne kar yağdı ne de yağmur… Neyse ki bahar geldi de artık kamuoyu “kar alarmı” verilmesinden kurtuldu.

 Meteoroloji’nin “kar ve yağmur” uyarıları ne ise Takvim gazetesinin emeklilerin maaşlarıyla ilgili yazdıkları da o. Türk basın tarihinde “müstesna” (!) yerini çoktan almış olan bu gazetemsi yayın, hergün emekliye zam müjdesi vermekle biliniyor. “Emekliye ikramiye” “emekliye ek ikramiye”, “emekliye promosyon”, “emekliye ek ödeme” gibi sözcükleri de başlıkları da, rakamları da tüketen Takvim gazetesinin sözkonusu manşetleri inceleme konusu bile oluyor. Birileri hiç mi hiç üşenmiyor, gün gün bu manşetleri sayıyor.

 Mesela, 2017 yılının sadece Eylül ve Ekim ayında, 60 günde 19 kez emekliye zam haberi verilmiş. Kalan 10 ayı varın siz hesaplayın. 2018 yılında 356 gün, 2019 yılında ise 357 gün. 2020 yılında da 366 günün 302’sinde müjde manşetleri atılmış. Gazetenin sonraki yıllarının manşetlerinin de pek farklı olmadığını düşünebilirsiniz.
Takvim gazetesinin yayın politikası komik bulunabilir ama bir mantığı var. Hitler'in Propaganda Bakanı Joseph Goebbels'in, “Yalan ne kadar büyük olursa inananlar o kadar çok olur” demesinden hareket edersek, ortada başarılı bir algı yönetimi bulunduğunu söyleyebiliriz. 

Açlık ve sefalete mahkum edilen emeklilere yönelik iktidar politikaları da tamamen algı yönetimi üzerine kurulmuş durumda. Emekli aylıklarına önce 37,57’lik zam yapıldı, protesto sesleri yükselince seçim arefesinde oy kaybetmekten korkan iktidar 5 puan daha ekledi ve oran yüzde 42,6 oldu. En düşük emekli maaşı da 10 bin liraya yükseltildi. Ne var ki, ek zam da emekliyi enflasyona karşı koruyacak düzeyde değildi. Tepkiler dur durak bilmeyince 2 bin liralık bayram ikramiyesi 3 bin liraya yükseltildi; oysa kamuoyuna verilen genel hava ikramiyenin 5 bin lira olacağı yönündeydi. Ne var ki, hazine garantili müteahhitlere kamu kaynaklarını cömertçe transfer eden AKP, iş emeklilere gelince “bütçede para yok” dedi.

 Canından bezmiş, kendisini fazlalık gibi gören bir iktidarın aldatmacalarından bunalmış emekli için şapkadan çıkan son tavşan, promosyon oldu. Oysa bankalar zaten üç yılda bir emekliye promosyon ödemesi yapmaktaydı ve tamamen bankaları ilgilendirmekteydi. İktidar, promosyonları ödeyin talimatı vererek el atıyla beylik sürmeye kalktı; gelin görün ki işin esası hemen anlaşıldı ve bu aldatmaca da boşa düştü. Şimdi de telefonda yüzde 25, hızlı trende yüzde 10 indirim, uçak biletinde, kargoda indirim için ilgili kurumlara talepte bulunulacağı ifade ediliyor. İndirim olsa ne anlamı var. Sanki emekliler hergün kargo gönderiyor, uçağa, trene biniyor. Emeklinin sabah namazında ucuz et, ucuz  ekmek kuyruğuna girdiğini göremeyecek kadar kör, feryadını duyamayacak kadar sağırlaşmış iktidar, onlara uçak biletinden bahsediyor.

Talimatla simide yapılan zammı iptal ettirse, mahkemelerde icra takiplerini seçime kadar durdursa, emekliler yılı ilan etse de anlayacağınız cambaz artık ipte tutunamıyor.