Dünkü yazımızın sonunda 'mesaj gerilimi'nin Cumhur ittifakı içinde yer alan AKP ve MHP'nin farklı tutumlar almasına neden olduğuna dikkat çekmiştik...
O yazının ardından MHP Genel Başkanı Bahçeli, 'güvenli bölge' ile ilgili yeni bir açıklama yaptı...
Bahçeli, il başkanları toplantısında, ABD Başkanı Trump'ın bu konu ile ilgili sözlerine ilişkin olarak, 'ABD'nin yazdığı kanlı senaryoya kanıp terör örgütlerine göz yumacaksak, güvenli bölge diye tampon bölgeye 'tamam' diyeceksek, Körfez Savaşı'ndan sonra yaşandığı gibi yeni bir uçuşa yasak bölge kararına zımnen onay vereceksek, herkesi uyarıyorum ki bugüne kadar yaptıklarımızın üzeri bir kalemde çizilecektir' dedi.
***
Hatırlanacağı üzere Trump'ın tehdit içeren tweetinde yer alan '20 millik güvenli bölge kuracağız' ifadesi AKP sözcüleri tarafından olumlu karşılanmış, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, bu konu ile ilgili olarak 'Türkiye'nin kararlılığından sonra bu fikri ortaya attılar, buna karşı değiliz' demişti...
Ardından Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, 'Cumhurbaşkanımızın 4 yıldır dile getirdiği bir tekliftir. Bu teklif kabul edilseydi. 2015 - 2016 yıllarına damgasını vuran büyük mülteci akını yaşanmayacaktı' sözleriyle Trump'ın önerisine destek vermişti.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan da, Trump'la yaptığı telefon görüşmesi ile ilgili olarak 'Dün akşam müspet bir görüşme yaptık. Bizim tarafımızdan Suriye'de oluşturulacak güvenli bölge teyit edildi' ifadesini kullanmıştı.
***
Burada ilginç olan nokta, 'güvenli bölge'konusunda ABD ile Türkiye arasında bir anlaşma sağlanmış gibi görünse de meselenin biraz derinine inildiğinde 'iki müttefik'in bu kavramdan farklı şeyler anladığının hemen ortaya çıkmasıdır...
Nitekim, Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Güvenli bölge'nin kim tarafından kurulacağı ile ilgili bir soruyu cevaplarken 'ABD destek verirse hallederiz. YPG böyle bir projenin içinde yer alamaz, onlar terörist. Güvenli bölgeyi teröristlere terk etmeyiz. Koalisyon güçleri ile birlikte hareket edilir' demiş...
MHP Genel Başkanı Bahçeli de 'güvenli bölge'ye karşı çıkan sözleri sarfetmeden önce şunları söylemiştir: 'Bu bölge tamamen Türkiye'nin kontrolünde olacaksa diyecek bir şeyim yoktur. Güvenli bölge stratejisi biz kurmuşsak, biz masaya taşımışsak mesele yoktur. Kuralı koyan, kozlarını kullanan bizsek hiçbir kaygıya mahal olmayacaktır.'
***
Sonuçta adı ister 'güvenli bölge' isterse 'tampon bölge' olsun, mesele dönüp dolaşıp o bölgede kimin egemen olacağı meselesinde kilitlenmektedir...
Yukarıda aktardığımız ifadelerden bizim çıkardığımız sonuç şudur...
Trump, Türkiye'yi tehdit eden sözlerinin hemen arkasına eklediği bu öneri ile PYD'yi Türkiye'nin olası bir operasyonuna karşı korumayı amaçlamıştır...
Aksi takdirde, bu öneriyi bir tehdit cümlesinin hemen arkasından emrivaki havasında dile getirmez, başka platformlarda usulüne uygun bir şekilde masaya koyardı...
Hal böyleyken, 'güvenli bölge'nin ABD ile birlikte Türkiye tarafından kurulması ve burada PYD'ye söz hakkı tanınmaması koşulu ile destekleneceğinin açıklanması çelişkili bir durum yaratmıştır.
***
Durumun böyle olduğu ABD'nin Suriye'nin kuzeyinden çekilme kararını duyurmasından sonra telaşa kapılarak Suriye hükümeti ile apar-topar pazarlığa oturan PYD yönetiminin Trump'ın tehdit mesajının ardından rahatlayarak Suriye hükümeti ile yürütülen müzakerelere son verdiğini açıklamasından da anlaşılmaktadır...
Kısacası, Trump'ın tweeti ile 'iki stratejik müttefik' arasında yaratılan kargaşa sona ermemiştir...
Bu kargaşa, Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinde yayınlanan bir makalede şu sözlerle dile getirilmektedir:
'ABD Başkanı'nın müttefiklerine davranışı insanı hayrete düşürüyor. Herhalde NATO tarihinde bir müttefikin diğerini 'ekonomik bakımdan mahvetmekle' tehdit ettiği görülmemiştir. Batılı ittifakın tehditleri hep 'karşı tarafı' hedef alırdı. Olayın perde arkasını anlamak zor değil. Nedeni Trump'ın büyük stratejik hataya düşerek Suriye'den çekileceklerini açıklamasında yatıyor. Kürt bölgelerinde kati şekilde sebebiyet vereceği boşluğu Türkiye'nin doldurmasını önlemek için de Erdoğan'a daha fazla bedel ödetmeye çalışıyor. Bu olay aynı zamanda 2019'da 70 yaşını dolduracak olan NATO'nun içinde bulunduğu durumu da gözler önüne seriyor. İttifakı Soğuk Savaş yıllarından ve ortak askeri harekatlardan günümüze taşıyan dayanışma ruhu uçup gitmiştir.'
Stratejik müttefik... (III)
Ertan GÜNÇiNER
Yorumlar