Salgın hastalıkların tarihin seyri üzerindeki etkilerini ele aldığımız yazılarımızın bir öncekinde koronavirüs salgınının dünya tarihi üzerindeki muhtemel etkilerinden söz etmiş ve 'kökeni karanlıkta kalsa da hastalık, ABD'nin 'küresel liderlik' iddialarına vurulan yeni bir darbe olmuştur' demiştik...

Bu olay, ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşının tam ortasında patlak vermiş ve ekonomik savaşı, siyasi, askeri ve ideolojik alanları da kapsayan yeni bir 'soğuk savaş'a dönüştürmüştür...

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, bu durumu, 'ABD'deki bazı güçler Washington-Pekin hattında yeni bir Soğuk Savaş başlatıyor' sözleriyle ifade etmiştir.

***

Günümüzde kapitalist ideolojinin küresel bir egemenlik kurduğunu söylemek yanlış olmaz...

Bu saptama, Çin, Küba, Kuzey Kore gibi 'sosyalist' ideolojiye sahip olduklarını savunan ülkeler ve sosyalist ideolojiyi savunan örgütler olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz... Ancak özel bir olgu olan K. Kore'yi bir kenara ayırırsak, Çin ve Küba'nın, son yıllarda ekonomileri içindeki kapitalist sektörleri genişleterek bir tür 'karma ekonomi' uygulamasına geçmeleri, 'sosyalist ekonominin üstünlüğü' yönündeki ideolojik iddialarının zayıflamasına neden olmuştur...

ABD, yıllardır bu durumu 'neo-liberal' ekonominin üstünlüğü iddialarının bir kanıtı olarak kullanmıştır.

***

Koronavirüs salgınının başlangıcında, ABD, olayı Çin'in 'kamu sektörünü tasfiye etmeyi başaramayan azgelişmiş bir üçüncü dünya ülkesi' olmasına bağlamış ve bu olaydan ekonomik ve siyasi yönden olduğu kadar ideolojik yönden de yararlanmaya çalışmıştır...

Buna karşın, Çin yönetimi, ABD'nin savunduğu görüşün tersine ülkedeki kamu gücünü etkili bir biçimde kullanarak salgını denetim altına almayı başarmıştır...

Daha sonra salgın ABD'ye sıçramış ve kısa bir sürede tüm ülkede kaotik bir biçimde yayılarak yüz binin üzerinde can almıştır... Hala devam eden bu süreçte, ABD'nin özel sağlık sisteminin büyük ölçüde etkisiz kaldığı görülmektedir.

***

Avrupa ülkeleri de salgın karşısında son derece kötü bir sınav vermişlerdir...

Neo-liberal 'reformların' şampiyonluğunu yapan İngiltere, İtalya ve İspanya gibi ülkeler virüs karşısında tam bir çaresizlik içine düşmüşler, Almanya ve Fransa gibi sağlık sektöründe kamusal kurumları nispeten koruyan ülkeler ise salgından daha az etkilenmişlerdir...

Avrupa'da dikkat çekici bir gelişme de bir zamanlar kamu sektörünün en gelişkin olduğu ülkelerden biri olan ancak son yıllarda sağlık sisteminde hızlı bir özelleştirme süreci yaşayan İsveç'te yaşanmıştır. 'Sürü bağışıklığı' uygulamasını sonuna kadar sürdürme konusunda ısrar eden bu ülke, İskandinav ülkeleri içinde en fazla can kaybına uğrayan ülke olmuştur. Hastalar, hastanelerde yer bulamamış, yaşlı bakımevlerinde yaşayan insanların yarıdan fazlası hayatını kaybetmiştir... Eczanelerin özelleştirilmesi nedeniyle koruyucu ekipmana ulaşmada büyük aksaklıklar çıkmıştır. İsveç Sağlık ve Sosyal İşler Bakanı Lena Hallengren, bu konuda yaptığı açıklamada 'Yaşlı vatandaşlarımızı korumayı başaramadık. Bu gerçekten çok vahim ve tüm toplum genelinde büyük bir başarısızlık' ifadesini kullanmak zorunda kalmıştır.

***

Bütün bu gelişmeler sonucunda 'sağlık alanında kamusal ağırlıklı politikaların neo-liberal politikalardan daha başarılı olduğu' yönündeki fikirler tüm dünyada hızla yayılmaktadır. Bu gelişmeye paralel olarak önümüzdeki dönemde dünyanın bir çok ülkesinde başka alanlarda da 'küresel neo-liberal sisteme karşı ulusal politikalar oluşturma' yönünde eğilimlerin güçleneceği görülmektedir...

Uluslararası danışmanlık şirketi Kearney'in, 'Türkiye'yi Geleceğin Küresel Değer Zincirlerinde Konumlandırmak' başlıklı raporu da bu görüştedir... Şirketin Türkiye Partneri Sean Wheeler, raporda şu saptamayı yapmıştır:

'Covid-19 sonrası 'adalaşma' döneminde küresel değer zincirleri parçalanıyor; karmaşık sistemlerin birbirine olan ihtiyaçları gevşiyor ve liberal ticaret politikaları yerini korumacılığa, ülkeler arası işbirliği ise yerini jeopolitik ve milliyetçiliğe bırakıyor'.

(Devam edecek)