Önceki yazımızda Ukrayna krizi sonrasında gündeme gelen yaptırımların ekonomik açıdan ABD'nin beklediği sonucu vermediğini...

Ancak, Almanya ve Fransa'nın 'bağımsızlıkçı' eğilimlerinin törpülenmesine, bu ülkelerin Rusya ile ekonomik ve siyasi bağlarının koparılmasına, NATO'nun İsveç ve Finlandiya'nın da katılımıyla Doğu'ya doğru genişletilmesine hizmet ettiğini söylemiştik...

Bu durum, ABD'nin Ukrayna krizi ve yaptırımlar aracılığıyla 'Batı dünyası' üzerinde Trump zamanında oldukça gevşemiş olan ilişkileri yeniden sıkılaştırdığını, o dönemde Fransa Başkanı Macron tarafından 'beyin ölümü gerçekleşmiş' olarak tanımlanan NATO'yu yeniden canlandırarak yeni üyelerle takviye ettiğini, bu anlamda siyasal bir yarar sağladığını gösteriyor.

***

Ekonomik yaptırımlar açısından ise aynı şeyi söylemek mümkün değil...

Geçtiğimiz günlerde ABD Başkanı Biden dünyadaki gıda ve petrol krizinin sorumlusunun Rusya olduğunu savunan bir açıklama yaptı...

Şu anda Rusya'da ne petrol ne de gıda krizi var... Demek ki krizde olan Rusya değil dünyanın diğer ülkeleri; bunların da büyük bir bölümü ABD ya da Batılı ülkelere bağımlı ülkeler. Bu da ABD yaptırımlarının Rusya'yı değil kendi kampındaki ülkeleri sıkıntıya soktuğunun, yani ters teptiğinin en açık göstergesi.

***

ABD'nin ekonomik yaptırımlarla sonuç alma girişimi aslında yeni bir şey değil...

Bu silah daha önce hem Çin'e hem de Kırım'in işgali sonrasında Rusya'ya karşı uygulanmıştı...

Ukrayna krizinden sonra ABD, Çin'e Rusya'ya karşı yaptırımlara katılma çağrısı yaptı. Bu çağrının altında yatan beklenti, Çin'in kendisine uygulanan yaptırımların hafifletilmesi karşılığında Rusya'yı sıkıştırmaya yardım edeceğiydi. Ne var ki Çin, bu oyuna gelmedi.

***

Bu plan tutmayınca ABD zorunlu olarak hem Rusya hem de Çin'i aynı andı karşısına almak zorunda kaldı. ABD Başkanı Joe Biden, 18-19 Mayıs tarihlerinde Uzak Doğu'ya bir gezi yaparak Avustralya ve Japonya ile Çin'e karşı iş birliği yapma konusunda anlaştı.

Son olarak NATO Liderler Zirvesi Stratejik Konsept bildirisinde Rusya'nın yanı sıra Çin Halk Cumhuriyeti de ilk defa NATO'nun 'tehdit' olarak algıladığı ülkeler arasında yer aldı...

NATO Liderler Zirvesi'ne Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda Başbakanlarının da ilk kez katılmış olması karşılıklı kurulan cephelerin ne kadar genişlediğini göstermesi açısından önemliydi.

***

Burada merhum Demirel'in sık sık kullandığı bir deyimi hatırlamakta yarar var: 'Çatal kazık batmaz!..'

1970'li yıllarda Güney Vietnam'daki gerilla savaşı Sovyetler Birliği ve Çin tarafından desteklenen Kuzey Vietnam ile ABD ve müttefikleri tarafından desteklenen Güney Vietnam arasındaki bir savaşa dönüştüğünde, ABD ordusunun büyük çaplı askeri desteğine karşın Güney Vietnam ordusu ağır bir yenilgiye uğramaktan kurtulamamış, bunun sonucunda yalnız Vietnam değil Kamboçya ve Laos da ABD'nin nüfuz alanından çıkmıştı... O zaman bu durum 'domino etkisi' olarak adlandırılmış ve kısa zamanda tüm Güneydoğu Asya ülkelerinin ABD etkisinden çıkacağı yolunda değerlendirmeler yapılmıştı...

Bu durum karşısında ABD'nin gördüğü en antikomünist başkanlarıdan biri olan Nixon, akıl hocası Kissinger'ın tavsiyesiyle Sovyetler Birliği'ni revizyonist olmakla suçlayan Mao Zedung yönetimindeki Çin ile temasa geçmiş ve ABD ile Çin arasında başlayan 'ping pong diplomasisi' sonunda iki ülke arasında tarihi bir ittifakın kurulmasıyla sonuçlanmıştı. Bu ittifak Sovyetler Birliği'nin Afganistan'a yaptığı müdahalenin başarısızlığa uğratılmasında ve sonuç olarak sistemin çökmesinde önemli bir rol oynamıştı.

***

Şu anda yaşanan durum ise bunun tam tersi... ABD ve NATO müttefikleri Rusya ve Çin'i aynı anda hedef almakla bugüne kadar elde ettikleri siyasal avantajları tehlikeye atmakla kalmıyor, ekonomik alanda sonunda dönüp kendilerini vuracak bir silahı da devreye sokmuş bulunuyorlar...

1970'li yıllarda kurulan ABD-Çin ittifakının mimarı Kissinger, geçtiğimiz günlerde Sunday Times'a konuşarak, yaşanan son olayların ABD'nin içinde Vietnam Savaşı'na kıyasla çok daha derin bir kutuplaşma yarattığını söyledi ve şu uyarıyı yaptı:

'Sonunda hem Ukrayna hem de Rusya için birer yer bulunmalı, eğer Rusya'nın Çin'in Avrupa'daki ileri karakolu olmasını istemiyorsak'!

(Devam edecek)