1950’li yılların başı.Köyden indik şehire.Radyo ile o zaman tanıştım.Bizim kuşak radyo ile büyüdü.Her şeyi o sihirli kutudan duyduk, dinledik, öğrendik ve içselleştirip olgunluğa erdik.1968’de ise televizyon da girdi hayatımıza. Ama radyonun büyüsü sürüyor hâlâ…
*
Bizim çocukluğumuzda televizyon yoktu.Adını bile duymamıştık başlangıçta.Radyo her şeyimizdi.En net dinlenen Ankara Radyosu’ydu (ki 1951’de büyük bir merakla binasının önünden geçmiştim.)1991’de ise içine girip bir söyleşi bile yapmıştım.İstanbul Radyosu’nu ancak geceleri ve parazitli olarak dinlenebiliyordum.
*
Radyo ses ve söz demekti.Görüntü yoktu ama, dinler, duyumsar, hatta hayal edip kavramaya çalışırdım.Radyo Çocuk Saati, her cumartesiyi iple çektiğimiz bize özgü tek programdı. Erdoğan Çaplı’nın piyanosu ve Çocuk Korosu’ndan şarkılar dinlerdik. Küçük Ayşe,Küçük Asker, Orda bir köy var uzakta, Gelin Ayşem ve daha niceleri.Sanki kulaklarımda hâlâ…
*
Günaydın,Arkası Yarın,Radyo Tiyatrosu; Tarık Gürcan ve Baki Süha Edipoğlu’nun sunduğu şiir saati, Şevket Rado ve Refik Ahmet Sevengil’in sohbet saatleri, Hayali Küçük Ali’nin Hacivat-Karagöz’ü, Halide Pişkin’in piyesleri,Celal Şahin’in sesle çizgileri, Bal Arıları, Sadi Yaver Ataman’ın Memleket Türküleri, Muzaffer Sarısözen’in Yurttan Sesler Koro’su hemen usuma geliverenler arasında,..
*
Radyoyu ilk kez Devrek’te, Kamçı mağazasının vitrininde görmüştüm.Siemens markaydı.Üstünde Zeki Müren, Hamiyet Yüceses, Perihan Altındağ, Müzeyyen Senar’ın fotoğrafları vardı.Hayran hayran bakardım onlara. Sonra Mehmet Ak’ın dükkânında Siera,Hilmi İncircioğlu’nun dükkânında da Philips radyoları yer aldı…
*
Bizim evin ilk radyosu Wega marka idi.Akşamları komşular dinlemeye gelir, şenlenirdi evimiz.Radyolar bataryalıydı ve çatıda anten olurdu.Aynı olayı buzdolabı aldığımızda da yaşadık.yakın komşular zaman zaman yemekleriyle de gelirlerdi.Evimiz mahallenin stüdyosu gibiydi.Radyodaki “Yılbaşı”lı geceler ise hep belleğimdedir.Tombala oynar vakit geçirirdik…
*
Radyolu anılarım içinde iki olay hâlâ beni ürpertir.1954’deki naklen “Kıbrıs Türk’tür!Türk kalacaktır!’’mitingleri; bir de; 27 Mayıs sabahı korku ve ürpertiyle uyandığımız,sokağa çıkamayışımızdı.Üniversite bahçesinde 28 Nisan 1960 olaylarında eve nasıl kaçtığımı,apar topar memlekete gidişimi de unutamam hâlâ.
*
Daha çok sıkmayayım sizleri.Bir başka yazıya kaldı diğerleri.Sevgiyle kalın…