Futbol çok ilginç bir oyun… Çok az bilgi sahibi olmasına karşın azıcık ilgisi olan herkesin kendisini bir futbol uleması olarak görmesi, kuralların çok basit ve sadece 17 ana kuraldan oluşmasındandır.
Ancak oyunun bu kadar çok ilgi görmesinin bir diğer nedeni de kurallara getirilen ucu açık resmi yorumlardır. Kurallar basit ve anlaşılır olmasının ilgi çekmeyeceğinin bilincinde olan bir kurum var ki bu az sayıda kuralı herkesin tartışılabileceği hale gelmesi için koyduğu her ana kurala, mutlaka elastiki bir şekilde nereye çekilirse oraya giden bir mantıkla bir de kararlarını eklemiş… Bu kurum da Uluslararası Futbol Birliği Kurulu yani kısaltılmış adıyla IFAB'tır.
Neyse her ne olursa olsun futbolun temel amacı kazanmaktır. Önemli olan da kazanmayı bilmektir. Tabi ki meşru yollarla… En önemlisi de bununla ilgili klişeleşmiş bir söz vardır, 'Kazanan her zaman haklıdır.' diye…
Bu söz tam da Ankaragücü'nün ligin ikinci yarısının açılış maçı olan Tuzla mücadelesine cuk diye oturdu.
Şimdi kendinizi Başkent ekibinin teknik direktörünün yerine koyun…
- Şampiyonluğa veya ilk ikiye oynayıp takımınızı layık olduğu Süper lige yeniden çıkartmaktan başka amacınız yok, üstelik eleştirilerin de tam merkezindesiniz,
- Hedefiniz doğrultusunda Tuzla maçı çok kritik. Berabere kalırsanız lider Ümraniye ile puan farkınız 5, kaybetseniz 6'ya çıkacak, nefesini ensenizde hissettiğiniz aynı puandaki Erzurumspor'un gerisinde kalacaksınız,
- Takımın transfer tahtası kapalı, eksik gördüğünüz mevkilere istediğiniz transferleri yapamıyorsunuz. Kulübün başkanı, 'transfer yasağını kaldırsak bile sadece 1 forvet alırız' diye açıklamayı da yapmış,
- Gol yollarında en etkili silahlarınız Eren Derdiyok (18 maçta 9 gol) ve Ariyibi (16 maçta 1 gol, 1 asist) sağlık sorunları, Owusu (10 maçta 3 gol, 1 asist) babasının vefatı nedeniyle ülkesinde, savunma oyuncusu Tiago Pinto (17 maçta 2 asist) sakatlığı nedeniyle yok,
- Her şeyin ötesinde rakibiniz teknik kadroda kan değişimi yapmış ve takımın başına Ankaragücü'nü avucunun içi gibi bilen Hakan Kutlu'yu getirmiş…
Yani hemen hemen her şey aleyhinizde…
Buna rağmen Sarı-lacivertliler maça iyi başladı, hatta 6.dakika içinde iki kez gole çok yaklaştı. İlkinde Zahid'in sert şutunda kaleci Mikuliç topu kornere çeldi, ikincisinde ise Sinan'ın kafa vuruşunda tehlikeyi Diack önledi.
Üstün taraf Başkent ekibiydi ancak dedik ya Hakan Kutlu takımı iyi tanıyor diye… Maçın kaderini belirleyecek tehlikeli silahlar Zahid ve Murat Uçar'ı o kadar iyi kilitlemişti ki Ankaragücü bir türlü skoru getirecek pozisyonları oluşturamıyordu.
2. yarı Tuzlaspor'un direnci artmıştı ama yine kalesinde pozisyon veriyordu. Aaatıf'ın fırsatları cömertçe harcaması, Cem Ekinci'nin Eren'in yerini dolduramaması Mustafa Dalcı'nın elindeki kadrodan en iyi nasıl yararlanırım çabası içine girmesine neden oldu. Önce Şahverdi Çetin ve Abdullah Durak'ı oyuna aldı, sonra Aatıf'ın yerine bir türlü istenileni veremeyen Geraldo, umut olarak sahaya sürüldü.
Ahmat Yazar'ın 77.dakikada takımını on kişi bırakmasını ve oyunun doldur-boşalta dönüşmesini fırsat bilen Mustafa Dalcı'nın en sonunda Cem'e karşı gösterdiği sabrı tükendi ve 82.dakikada yerine stoper Alperen Babacan'ı oyuna alıp, boy avantajına güvendiği ve golcü kimliği de olan Sinan Osmanoğlu'nu santrafor olarak görevlendirdi.
Mustafa Dalcı, Allah'ın sevdiği kuluymuş ki, hem takımın en iyi olduğu duran top organizasyonundan hem de bu sene ilk kez görev verdiği oyuncusu Alperen'in ayağından üstelik de 90+2'de altın değerindeki 3 puanı getiren gol geldi.
Geldik mi futbolun asıl amacına yani önemli olan kazanmayı bilmekte… Hele şampiyonluğa oynuyorsan en kötü zamanında bile kazanacaksın ki hedefine adım adım yaklaşacaksın.
Onun için herkes sussun… Çünkü kazanan her zaman haklıdır.