Su ve ateş yan yana gelir mi? Gece ile gündüz bir arada olur mu hiç? Aydınlık ve karanlığın birlikteliği mümkün müdür?
Ya Nurettin Yıldız ve Boğaziçi Üniversitesi…
Olasılık hesapları yapılabilseydi; herhalde ikisinin bir arada olma olasılığını sıfır çıkarırdık ama dünya tersine döndü ve bu münasebetsizlik yani Nurettin Yıldız ile Boğaziçi Üniversitesi’nin birlikte anılması AKP Türkiye’sinde gerçek oldu.
Nurettin Yıldız’ı biliriz, evliliğin yaşı olmadığını söyler; 6 yaşındaki kız çocuğunun evlendirilebileceğine dair fetva verir. “Evlilikle ilgili şeriatımız İslam’ın yaş haddi yoktur. Buluğ çağından önce de bir çocuk evlenebilir. (…) 10 yaşında, 7 yaşında, 6 yaşında, 78 yaşında yaşıyorsa 135 yaşında bir insan evlenmeye adaydır.” der.
Yabancı bir erkekle kadının asansörde yalnız kalması neticesinde İslam’a göre ‘halvet’ şartlarının oluşacağını söyler. “Asansör, bir apartmanın giriş katından sekizinci katına kadar çıkacak olan bir asansör. Halvet ortamı oluşturur mu? Yani yabancı bir erkek ve bir kadın giriş katında bindiler, sekizinci kata kadar çıkacaklar. Görünürde yani bir dakika, iki dakikayı geçmeyen bir yolculuk bu. Ama dinimizin bu konudaki hassasiyeti açısından bakıldığında… Halvet şartları, yani erkekle kadının kapalı bir ortamda bulunması durumu asansörde oluşmaktadır.”
Kadına şiddeti meşrulaştırmayı da eksik bırakmaz. “Kadınlar dayak yiyorsa şükretsin, Allah vur dediyse vardır bir hikmet!” der. Yorganın cinsel dürtüleri harekete geçirdiğini söyleyecek kadar da cinsel fanteziler üretir.
Kadına dayağı, çocuk istismarını meşrulaştıran bu şahsın Türkiye’nin güzide eğitim kurumlarından Boğaziçi Üniversitesi’nde konuşmacı olması kadar kahredici bir şey olmaz herhalde. Boğaziçi, dünyanın en iyi üniversiteleri arasında yeralan, ulusal/uluslar arası ölçekte saygınlığını kanıtlamışken bu vasatlığa kapı aralayamaz.
Nurettin Yıldız gibi çağdışı bir isme üniversitenin kapılarını açtıran elbette ki, siyasi müdahaleler. Liyakatsiz rektör atamalarıyla üniversite, AKP’nin arka bahçesi haline getirildi ve bu çerçevede Boğaziçi Üniversitesi İslam Araştırmaları Kulübü ve “Boğaziçi Üniversitesi Geliştirme Vakfı kuruldu.
Sanki düşman topraklarıymış gibi kendisine benzemeyen her kuruluşu, her mevziyi fethetme anlayışındaki iktidar yandaşlarının yapıp yapabileceği en iyi iş, Nurettin Yıldız’ı konuşturmaktı. Bu hiç şaşırtıcı değil. Biz, üniversitelerin üniversite olmaktan çıkarılıp her birinin medreseleştirilmek istendiğinin farkındayız zaten.
Siyasi müdahalelerin başlamasıyla birlikte üniversitelerdeki eğitim kalitesinin düşmesi tesadüf olamaz. Nitekim, Boğaziçi Üniversitesi de irtifa kaybediyor; hem bölgesel hem dünya sıralamalarında geriliyor. Atıf alan yayın sayısı düşüyor; AR-GE’ye ayırdığı bütçe azalıyor.
İktidar, sorgulayan değil biat eden “dindar ve kindar” bir gençlikten yana. İstiyorlar ki, Boğaziçi, ODTÜ, Mülkiye, Şırnak’taki, Iğdır’daki üniversiteler gibi vasatlaşsın ve bir taşra üniversitesi olup çıksın.
Tıpkı ülkenin fen liselerinin yok edilmesi, tüm eğitim sisteminin imam hatipleştirilmesi gibi üniversiteler de her birinde bir başka tarikat cemaat yapılanmasının oluştuğu “yüksek liseler” haline getirilmek isteniyor.
Ancak, kimsenin Nurettin Yıldız gibilerin çarpık zihniyetine yenilmek gibi bir niyeti yok. Boğaziçi öğrencilerinin kadına şiddeti, çocuk evliliğini savunan birinden öğreneceği bir din de yok.