Zengin yer altı ve yer üstü kaynaklara sahip olan bu coğrafyada tarih boyunca sürekli isyan ve ayaklanma oldu. Büyük önder Atatürk ve silah arkadaşlarının Cumhuriyeti ilan etmesinden sonra Anadolu’da irili ufaklı ve büyük bölümü Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde olmak üzere onlarca ayaklanma - isyan çıkarıldı.

Bu isyanların arkasına bakıldığında batılı emperyalistlerin yanı sıra Rus ve İran desteği de açıkça görülüyor.

İsyanlar aşiretler tarafından çoğunlukla din maskesi ve bölgesel milliyetçilik - bağımsızlık adına çıkarıldı.

Batı hiçbir zaman güçlü ve bağımsız bir Türkiye istemedi. O nedenle sürekli din ve mikro milliyetçilik üzerinde çalıştı.

Bir din (İslam) olmasına rağmen Doğu ve Güneydoğu merkezli onlarca tarikat eğitimden ticarete, devlet yönetiminden güvenliğe kadar her alanda etkin.

Bu tarikatları kim besliyor, kim destekliyor.

Hepimiz biliyoruz kimlerin desteklediğini.

FETÖ örneği hafızalarımızda tazeliğini koruyor.

Dostlar;

Atatürk ile başlayan Türkiye’nin çağdaşlaşması, her alanda ilerlemesi güçlü bir devlet olması batılı emperyalistleri sürekli rahatsız etti. Sömürgecilik üzerinde yükselen emperyalistler ekonomik, sosyal ve siyasal anlamda güçlü bir Türkiye’nin hatta doğunun hep karşısında oldu.

Cehaletin ödüllendirildiği bir siyasi anlayışın hakim olduğu topraklarda doğul olarak din sömürgeciler tarafından silah gibi kullanılıyor.

Bu tarih boyunca Osmanlı döneminde de böyleydi Osmanlı’dan sonra da böyle.

Hatırlayın İngilizlerin Suudi Arabistan’daki maşası Şerif Hüseyin İttihat ve Terakki Partisi’ni din düşmanı olmakla suçlayıp ayaklanmıştı.

Bir dönem Ermeni terör örgütü ASALA’yı destekleyen güçler, ASALA’nın görevini tamamladığına kanaat getirince PKK’yı sahaya sürdü.

Ayrılıkçı terör örgütü PKK’nın hem insan kaynakları kurumuş, adına savaştığı kesim tarafından da ciddiye alınmaz olmuştu…

Ta ki Devlet Bahçeli’nin çağrısına kadar.

Çağrı yerini buldu. PKK, kağıt üzerinde kendini fesh etti.

Fesih gerekçesini açıklarken de öyle bir bildiri yayınladı ki 45 yıldır silahla başaramadığını siyasetle başardı.

Emperyalizmin kontrolündeki terör örgütü Lozan’ı tartışmaya açarken destekçilerini şu sözlerle açıkça göreve çağırdı:

Barış ve Demokratik Toplum süreci ve sosyalizm mücadelesinde yeni bir aşamayı temsil eden Demokratik Toplum Sosyalizmi ile küresel demokrasi hareketi gelişerek adil ve eşit bir dünya oluşacaktır. Bu temelde başta Küresel Özgürlük Hamlesine öncülük yapan dostlarımız olmak üzere demokratik kamuoyunu demokratik modernite kuramı çerçevesinde enternasyonal dayanışmayı büyütmeye çağırıyoruz.

Uluslararası güçleri halkımıza yönelik yürütülen yüzyıllık soykırım politikalarındaki sorumluluklarını görerek demokratik çözüme engel olmamaya ve sürece yapıcı katkılarını sunmaya davet ediyoruz”.

Bu coğrafyanın kaderi galiba…

Bir koltuk uğruna ne ihanetler yapılıyor ya Rab!