NATO'nun 70. kuruluş yıldönümü dolayısıyla yapılan toplantı ve dörtlü zirve, uzun süreden beri bilenen bir gerçeği bir kez daha doğruladı:

NATO işlevini büyük ölçüde kaybetmiştir; çünkü NATO üyelerinin ulusal çıkarları ve gelecek tasavvurları artık uzlaştırılamamaktadır...

70 yıl önce NATO'nun kurulduğu dönem ile bugünün koşulları birbirinden çok farklıdır... Günümüzde soğuk savaş koşulları ortadan kalkmıştır ve ABD bu koşulları yaratmak için ne kadar uğraşırsa uğraşsın bunu başaramamaktadır.

***

Herkesin bildiği bir gerçek var: Bir takım güçleri birleştirebilmek için onların üzerinde uzlaşabileceği ortak bir düşman yaratmak gerekir...

'Ortak çıkarlar' denilen şey, gerçekte ortak bir düşmana karşı güçleri birleştirmenin başka bir adıdır...

Günümüzde NATO içindeki kriz, ortak bir düşman yaratılamamasından kaynaklanmaktadır: çünkü 'ortak çıkarlar' üzerinde uzlaşma sağlanamamaktadır.

***

NATO'nun 'genlerinde' bulunan Sovyetler Birliği düşmanlığı, 70 yıl öncesinin koşullarında NATO üyesi ülkeleri o devletin temsil ettiği düşünülen 'komünizm'e ve o tür bir rejimin söz konusu ülkelerde de kurulabileceğine ilişkin korkulardan kaynaklanmaktaydı...

Dolayısıyla bu korku, Batılı ülkeleri 'ortak çıkarlar' etrafında birleştirebiliyor ve bu ülkeler ABD'nin şemsiyesi altında 'Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için' diyebiliyordu...

Günümüzün Rusya'sı, bu tür bir ideolojiyi temsil etmekten ve Batılı rejimlere alternatif olabilmekten uzaktır... Günümüzün 'küresel dünyası' içinde o, kendi çıkarlarını savunan diğer devletler gibi bir devlettir... Onun çıkarları bazı devletlerin çıkarlarıyla çelişmekte, bazılarınınkiyle ise uyuşmakta ve herkes tavrını buna göre ayarlamaktadır.

***

70 yıl önce tüm küresel organizasyonunu Sovyetler Birliği'ne karşı bir strateji üzerine oturtmuş olan ABD'nin kurulu düzeni, günümüzde de egemenliğini Rusya'yı hedef alarak sürdürmekte ısrar etmektedir...

Rusya'nın karşısında istikrarlı ve güçlü devletler kuramayan, dolayısıyla onun muhtemel bir hegemonyasından ürken Ukrayna, Polonya, Bulgaristan, Estonya, Letonya, litvanya gibi eski 'Doğu Bloku' ülkeleri, günümüzde ABD'nin bu stratejisini destekleyerek onun yardımlarıyla ayakta kalmaya çalışmaktadır...

Ancak, Almanya, bu konuda farklı düşünmekte ve Rusya ile ilişkilerini geliştirmektedir...

Fransa, kimi konularda ABD'yi desteklese de çoğu zaman NATO ile uyum sağlamak yerine kendi çıkarlarını savunmaktadır; o kadar ki, De Gaulle zamanında bu sebeple bir ara NATO'nun askeri kanadından ayrılmayı tercih etmiştir...

ABD yönetiminin kendi içinde bile Rusya'yı birinci tehdit olarak görmenin yanlış olacağını düşünen bir kesim ortaya çıkmıştır... Trump, bu çevrelerin temsilcisidir... Bu kesim, önümüzdeki dönemde ABD'nin küresel rakip olarak Rusya'yı değil Çin'i hedef almasını savunmaktadır... Son NATO toplantısında NATO'nun düşmanları arasında Çin'in de sayılmasını dikte ettiren Trump'tır... Ne var ki bu yönde bir zorlama, büyük ihtimalle NATO içindeki farklı yönelişleri güçlendirmekten başka bir işe yaramayacaktır.

***

Türkiye'nin NATO ile ilişkisinin geleceğine baktığımızda da çıkar ayrılıklarının giderek ağır bastığı görülmektedir...

Son zirve toplantısında Rusya ile yakınlaşan ve S-400 hava savunma sistemi satın alan Türkiye'nin NATO liderlerinin bir bölümü tarafından eleştirilmesi, Doğu Akdeniz'de NATO'nun desteğiyle Türkiye'yi dışlayarak doğalgaz alanlarına el koymayı hedefleyen Yunanistan'a destek verilmesi ve Türkiye ile savaş halinde olan PYD'nin ısrarla savunulmaya devam edilmesi bu 'objektif' çıkar çatışmalarından kaynaklanmaktadır...

Dahası, NATO içindeki kimi üye ülkeler artık Türkiye'yi bir tehdit olarak görmeye başlamışlardır... Bazı NATO manevralarında Türkiye hedefe konulmaktadır... İngiltere'de yayımlanan haftalık The Economist dergisi, zirve öncesinde yayınladığı bir haber/yorumda Türkiye'de konuşlandırılmış Amerikan nükleer silahlarının ABD ve Avrupalı NATO müttefiklerinde kaygılara yol açtığını ve NATO Zirvesi'ne katılacak liderlerin aklındaki soru işaretlerinden birinin de Türkiye'deki nükleer bombalar olduğunu yazmıştır...

Kuruluşundan 70 yıl sonra NATO'da 'ortaklar' arasındaki ilişkiler, bu vaziyettedir!