NATO dörtlü liderler zirvesi ile ilgili ayrıntılar giderek netleşmeye başladı...

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Londra'da Türk gazetecilerle bir araya geldiği basın toplantısında yaptığı açıklamalar bu konuda geniş bilgi sahibi olmamızı sağladı...

Erdoğan, 'Zirvede NATO'nun gündeminde olan stratejik konuları etraflıca ele alma fırsatını bulduk. Terörle mücadele, mülteci krizi, külfet paylaşımı, siber ve hibrit tehditler, ittifak dayanışmasının güçlendirilmesi, ayrıca Rusya ve Çin ile ilişkiler gündemdeki ana konu başlıklarıydı' dedikten sonra toplantıyla ilgili bazı bilgiler verdi:

Açıklamada önemli gördüğümüz bazı pasajları aktaralım:

'Biz NATO üyesi olarak PKK/YPG, DEAŞ ve FETÖ başta olmak üzere pek çok terör örgütüne karşı mücadele eden tek NATO üyesiyiz. Bunu da konuşmamda özellikle vurguladım. Fakat bazı dostların bir taraftan terörle mücadeleyi öne çıkartırken diğer taraftan bu terör grupları ile el ele olduklarını da üzülerek görüyoruz'...

'Üzerinde durdukları bir konu var; 'Buradan ne zaman çıkacaksınız?' Biz de kendilerine 'Peki sizin burada ne işiniz var?' diye soruyoruz'...

'Ayrıca şunu da söyledik; 'Bizim üzüntümüz şudur ki siz maalesef terör örgütü YPG-PYD ile berabersiniz ve 'Bunlarla DEAŞ'ı yok ettik' diyorsunuz. Kusura bakmayın DEAŞ'ı yok ettiğiniz falan yok. DEAŞ yine bulunduğu yerlerde. Biz ispatlı konuşuyoruz. El-Bab'da 3 bini aşkın DEAŞ'lıyı biz daha ilk harekatta, Fırat Kalkanı Operasyonu'nda etkisiz hale getirdik'...

'(Diyorlar ki) 'Türkiye'ye teşekkür ederiz. Şu anda kendilerinde 4 milyona yakın mülteci var.' Avrupa Birliği olarak verilen bir söz vardı. İki partide 3+3 milyar avro destek verilecekti. Sadece 3 milyar avro geldi, orada kesildi.'...

'Dün akşam Sayın Miçotakis ile de görüşürken dedik ki 'Bakın bu DHKP-C, PKK/YPG, FETÖ mensupları devamlı size geliyorlar ve aldığımız istihbaratta da Syriza bunların sığınma odağı yeri. Dolayısıyla bunlara karşı biz sizden tavır almanızı bekliyoruz, destek bekliyoruz.'

***

Konu başlıklarından yaptığımız bu kısa alıntılardan da anlaşılıyor ki, hem NATO zirvesinde hem de dörtlü zirvede, katılımcı liderler tüm önemli konularda Türkiye'nin isteklerine karşı anlayışsız bir tavır göstermişler...

Bu durum Miçotakis'le yapılan ve 'verimli' olarak nitelenen toplantı için de geçerli...

Nitekim, bu toplantının hemen ardından Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki münhasır ekonomik bölge ilanını önlemek için Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'na başvurdu.

***

Yukarıda belirtilen tablo, 'yandaş' medyada bile bazı yazarların endişe ve uyarı içeren yorumlar yapmasına neden oldu...

Örneğin Sabah gazetesi başyazarı Mehmet Barlas, 'NATO zirvesinde sıfıra sıfır elde var sıfır sonuç elde edildi' başlıklı yazısında 'NATO'nun Londra Zirvesi'ne ilişkin haberleri izlerken, bu Zirve'ye 'Zırva' denilmesi durumunda çok fazla fark olmayacağını düşündüm.' ifadesini kullandı...

Yeni Şafak gazetesi yazarı İbrahim Karagül de dikkat çekici bir yazı yayınladı...

Karagül, 'NATO Türkiye için birinci tehdit oldu... Bu ülkenin kaderi, NATO bürokrasisine, ABD bürokrasisine, lobi çevrelerine emanet edilemez artık' dedikten sonra şunları söyledi:

'Bütün terör örgütleri, Türkiye'nin NATO müttefikleri tarafından destekleniyor. DEAŞ'ı kuran onlar, PKK'yı kuran, büyüten, başımıza musallat eden, bu örgüt üzerinden Türkiye'ye saldıran onlar. YPG'yi kurup silahlandıran, bu örgüt üzerinden Suriye'de işgal başlatan onlar.

'Şimdi Türkiye'nin İttifak üyesi olmadığını varsayalım, geri çekilip güvenlik fotoğrafına şöyle bir bakalım. Türkiye için bugün tanımlanan bütün tehditler NATO kökenli. Hepsi İttifak'ın üyelerinden kaynaklanıyor. Ne kadar liste yaparsanız yapın buraya çıkıyor.

'Peki, NATO Türkiye'yi hangi tehdide karşı koruyor? Ne zaman Türkiye'nin yanında oldu? Hiç!.. Hiçbir zaman..

' 'NATO Türkiye için birinci tehdittir' sözü birçoklarına ürpertici geliyor, biliyorum. Ama geri çekilip dünyaya, NATO'ya, güç kaymalarına, eksen değişikliklerine, Türkiye için tehditlerin kaynağına 'ön yargısız ve ön kabulsüz' bakan herkes böyle bir fotoğraf görecektir.

'Ben daha büyük bir tehlike, daha güçlü işaretler görüyorum: Türkiye'ye bir NATO müdahalesi…'

(Devam edecek)