Muhalefetin en önemli dezavantajlarından biri yirmi yıldır AKP'yi iktidarda tutan, dolayısıyla bir ölçüde bu partiyle bütünleşen önemli bir seçmen kitlesinin varlığı...
Bu kitle son yıllarda ekonomik durumlarının hızla kötüleşmesi nedeniyle bir ölçüde söz konusu partiye 'küsmüşse' de ondan tamamen kopabilmiş değil...
Anketlerde 'kararsız'ların oranının yüksekliği, söz konusu kitlenin özellikle de ana muhalefet partisi olan CHP'ye yönelik ön yargılarının tamamen kırılamadığını gösteriyor.
***
Bu 'bağlılık' ve 'ön yargılar', önümüzdeki seçimlerde önemli bir seçmen kitlesi oluşturacak olan 18-30 yaş arası kitlede AKP'yi yaklaşık yirmi yıldır destekleyen ebeveynleri ölçüsünde görülmüyor...
Neredeyse tüm çocukluk ve ilk gençlik yıllarını AKP'nin baskıcı yönetimi altında geçiren, ama 'dışarıdaki' dünyanın zenginliğini 'ceplere' taşıyan dijital teknolojilerin de etkisiyle bu ortamdan bir an önce kurtulmak isteyen gençler, muhalefet ittifakının en önemli avantajını oluşturuyor...
Önceki yazımızda BUPAR Araştırma şirketinin, 17-24 yaş arasındaki 2 bin 780 kişiyle yüz yüze yaptığı araştırmanın ilk defa oy kullanacak bu seçmenlerin yüzde 65'inin Millet İttifakı'na oy vereceğini gösteren araştırmasından söz etmiştik. Cumhur İttifakı'nı oluşturan partilere oy verecek yeni seçmen oranı bu araştırmaya göre yüzde 23'te kalıyor. Yüzde 12'lik bir kitle ise diğer partiler ve ittifak dışı partilere oy vereceğini belirtiyor, ki bu kitlenin önemli bir bölümünün HDP ve sol partilere oy verme eğiliminde olduğunu söyleyebiliriz.
***
MAK Danışmanlık Şirketi Başkanı Mehmet Ali Kulat da gençlik içindeki eğilimlerle ilgili araştırmaları sonucu benzer sonuçlara ulaşmış bulunuyor...
Kulat, geçtiğimiz günlerde Ankara Masası kanalının Gündem Programında İstanbul başta olmak üzere 8 coğrafi bölgede yaptıkları araştırma sonucunda 18-29 yaş grubunda AKP'nin hiçbir bölgede birinci parti olamadığını açıkladı...
Ne var ki, gençler arasındaki bu değişim isteğinin muhalefetteki partiler tarafından yeterince değerlendirilip yönlendirilebildiğini söylemek de mümkün değil.
***
Burada 'muhalefet partileri' derken özellikle bir 'masa' etrafında birleşen ancak henüz bir ittifak kuramayan altı partiyi kastettiğimizi belirtelim...
HDP'nin gençliği yönlendirme yönünde daha başarılı olduğu görülse de, bu başarı Güneydoğu bölgesi ve büyük şehirlerin 'varoşları' ile sınırlı kalıyor.
Bir kısmı HDP'nin 'dümen suyuna' girmiş bulunan sosyalist partiler ise seçimlerin kaderine etki yapabilecek bir etkinliğe ulaşabilmiş değiller.
***
Cumhur İttifakı' ile 'Altılı Masa' etrafında birleşen partiler arasındaki yarışın sonucuna etki edebilecek yaklaşık yüzde 10'luk seçmen kitlesine sahip HDP üzerinde biraz durmak gerekiyor...
Bu parti, iki ittifaktan hangisine yanaşırsa, siyasi dengeler o taraftan yana eğilecek...
Kapatılma davası halen sürmekte olan bu partinin mevcut durumda Cumhur İttifakı'na mensup partilerle arası iyi görünmüyor. Ancak bu durum 'stabil' değil ve seçim sathı mailine girildiğinde değişebilir.
***
Bu tespiti yaparken hareket noktamız, sözünü ettiğimiz partinin politikasının temelini bu ülkenin sorunlarından çok bir bölgenin sorunlarının belirliyor olması...
Üstelik bu sorunların ne olduğunu belirleyecek olan kişinin o bölgenin sorunlarını mı yoksa kendi geleceğinin sorunlarını mı öne çıkaracağı belli değil...
Bu sonuncu ihtimal gerçekleşirse, yani partinin eş başkanı ya da Edirne'deki eski başkanı olmayan o kişi tercihini ikinci şıktan yana kullanırsa, seçim öncesinde yeni bir 'masa' kurulabilir ve bu partinin tutumu da bir günde değişebilir.
***
Durumun karmaşıklığını daha da artıran olay, her iki ittifak içinde de HDP ile ittifaka kesin olarak karşı olan kesimlerin bulunması...
Cumhur İttifakı içinde yer alan MHP, bırakın HDP ile bir yaklaşım içine girmeyi, partinin acilen kapatılmasını savunuyor...
Altılı masanın belirleyici güçlerinden biri olan İYİ Parti'nin de HDP'nin bir uzlaşma için şart koştuğu koşulları kabul edebilmesi mümkün değil.
(Devam edecek)